TURUNÇOVA 5/A SINIFI
 
  ANA SAYFA
  SİVİL SAVUNMA
  SOSYAL FAALİYETLER
  ÖDEVLER
  SOSYAL KULÜPLER
  HAFTALIK DERS PROGRAMI
  SINAV TARİHLERİ
  BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR
  ÜNİTELERİN DAĞILIMI
  KÜME ÇALIŞMASI
  KÜMELER
  ÜRÜN DOSYASI
  İSTİKLAL MARŞI SÖZSÜZ MÜZİĞİ
  SINIFIMIZ
  MEB
  CENGİZ ÇETİK
  ANTALYA MEB
  ŞİİRLERİMİZ
  SINIF GÜNLÜK
  TOPLANTILAR
  PERFORMANS
  PERF PUANLAMA
  YAZILILAR
  Yeni sayfanın başlığı
  ATATÜRK
  ÖĞRENCİ BOY KÜTLE
  REHBERLİK
BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR

İLKÖĞRETİM HAFTASI

 

AÇIKLAMA -1-

 

İlköğretim temel öğrenimdir. Yasalarımıza göre zorunlu ve parasızdır. İlköğretim, yedi yaşında başlar ve on beş yaşında biter. Sekiz yıldır.

                Okulların açıldığı hafta ilköğretim okullarımızda İlköğretim Haftası olarak kutlanır. Genel olarak bu hafta, Milli Eğitim Bakanlığı'nın radyo, televizyon konuşması ile açılır. Okullarımızda törenler düzenlenir. Törende konuşan okul müdürü ve öğretmenler; Eğitimin ve öğretimin değerini, yararlarını açıklarlar. Okuma - yazma bilmenin önemi üzerinde dururlar. Gerçekten, birey olarak başarılı olmak için en başta okumayı ve yazmayı öğrenmek zorundayız. Bilmediklerimizi okuyarak öğreniriz. Okuma - yazma bilmeyen bir kişinin bilgili olması düşünülemez.

                Atatürk'ün özlediği çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkabilmek, ancak bilgi ile olur. Bize yaşam boyu gerekli olan bilgi ve becerilerin temeli ilköğretimde atılır. İlköğretim Haftası; bu gerçeklerin konuşulduğu, ilköğretimin, okuma - yazma öğrenmenin kişiye, topluma sağladığı yararların anlatıldığı bir haftadır.

                Kendimize, ailemize, çevremize, ulusumuza, insanlığa yararlı olmak okuma - yazma öğrenmekle başlar. İlköğretimin önemine inanan Atatürk, cumhuriyetin ilanından sonra harf devrimini gerçekleştirdi. Okunması ve yazılması çok güç olan Arap yazısı yerine bugün kullandığımız Türk yazısını getirdi. Harf devrimi sonucu, yurdumuzda okuma - yazma bilenlerin sayısı giderek çoğaldı.

                İlköğretim okulunun ilk beş yılı ilkokul bölümüdür altıncı yıldan itibaren ortaokul bölümüne devam edilir. Öğrenimlerini başarıyla tamamlayanlara sekizinci yılın sonunda diplomaları verilir. İlköğretimi tamamlayan öğrenciler, diploma notları göz önüne alınarak Lise veya dengi okullara kabul edilirler. Orta öğrenimini tamamlayanlar sınavlara girerek Yüksek okul veya üniversitelerde öğrenime başlar. Yüksek okullarda ve üniversitelerde öğrenim süresi iki yıldan altı yıla kadar değişmektedir.

                Orta öğretime devam etmeyenler, edemeyenler, dilerlerse hayata ve iş alanlarına hazırlanmak için tamamlayıcı, hazırlayıcı, yetiştirici kurslara katılırlar. Sanat okullarından yararlanırlar, ya da bir iş yerine çırak olarak girerler. Kurslarda, işyerlerinde edindikleri becerilerle bir iş sahibi olurlar. Burada kazandıkları para ile aile bütçesine katkıda bulunurlar.

                Milli Eğitim Bakanlığı; okuma - yazmayı yaygınlaştırmak amacı ile yetişkinler için kurslar açmakta, bu kurslara her yıl çok sayıda yurttaşımız katılmaktadır. Sonuçta okur - yazar oranımız artmaktadır. Yakın gelecekte öteki ilerlemiş ülkelerde olduğu gibi yurdumuzda da okuma - yazma bilmeyen kalmayacaktır.

                İlköğretim Haftası'nda çevremize okuma - yazmanın gerekliliğini, değerini, önemini anlatmalıyız. Öğrenme, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmayı sağlar. Bilgisiz, eğitimsiz insanlar daha çok suç işleme eğilimindedirler. Genel olarak eğitim ve öğretim suç işleme oranını azaltır.

                Gün gelecek vatandaşlarımızın tamamına yakını okuma - yazma öğrenecek, okuyarak edindikleri bilgileri günlük yaşamlarında uygulayacak, böylece işlerinde daha verimli ve başarılı olacaklardır.

                Kısacası ikinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'nün dediği gibi " İlköğretim davası insan olma, ulus olma davasıdır."

 

AÇIKLAMA -2-

 

                Bir milletin okur - yazar oranı yüksek olursa o millet kalkınır. Okumuş ve aydın kişileri fazla olan bir millet, her alanda ilerler. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde okuma - yazma bilenlerin sayısı azdı. Pek çok yerde okul yoktu. Ülkemiz Kurtuluş Savaşı'ndan yeni çıkmıştı. Bağımsızlığını kazandıktan sonra, Atatürk'ün emriyle her tarafta okuma - yazma seferberliği başlatıldı. Okullar açıldı. Yeni Türk harfleri vatandaşlara öğretildi. Her Türk vatandaşının İlkokul öğrenimini görmesi ve tamamlaması zorunlu hale getirildi.

                Cumhuriyetin ilanıyla beraber eğitim - öğretim çalışmaları hızlandı. Köy, kasaba ve şehirlere okullar yapıldı. Okur - yazar sayısı gittikçe arttı. Yardımsever Türk vatandaşları da eğitim - öğretim hizmetlerinin gelişmesine yardımcı oldular.

                Yakın bir zamanda da 8 yıllık kesintisiz eğitim kabul edilerek İlkokul ve Ortaokul birleştirildi ve zorunlu hale getirildi, İlköğretim okulu olarak adlandırıldı.

                Her yıl Eylül ayının üçüncü haftası ( okulların açıldığı ilk hafta ) İlköğretim Haftası olarak kabul edilmiştir. Bu hafta boyunca okumanın önemi, okulun değeri ve kutsallığı halka anlatılır. Okumanın - yazmanın önemi, gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda hafta boyunca anlatılmaya çalışılır. Bu konu üzerinde önemle durulur. Okulsuz yerlere okul açılmaya gayret edilir. İlköğretimin önemi anlatılır.

 

 

 

 

 

OKULA BAŞLARKEN

Aşağıda okuyacağını yazıda bir öğrenci-

nin okulda geçen ilk günleri anlatılıyor.

 

Ankara'nın İncesu semtinde oturanlar bilirler. Dokuz Eylül Sokağı'nda önü söğütlü bir ev vardır. Biz o evin ikinci katında otururduk. Ben sık sık balkona çıkar, söğüt ağacının dallarını tutar, yapraklarına bakardım. Hiç unutmuyorum, o balkon sanki küçük bir çiçek bahçesiydi. Babam çoğu zaman bu balkonda oturur, beni yanına çağırır, kucağına alırdı. Bir gün sarı gülün yanına koyduğu sandalyesinde oturuyordu.

                Beni çağırdı, gittim, öptü, sevdi sonra :

-- Özlem, artık okul çağın geliyor. Bu yıl okula başlayacaksın. Senin de siyah önlüğün, beyaz yakan, güzel kurdelelerin, kitapların, defterlerin, boyalı kalemlerin, çantan olsun istiyorum, dedi.

                Babamın bu konuşması beni çok sevindirdi. İçim içime sığmaz oldu. Gün boyu okula kaydımın nasıl olacağını, kayıt sırasında neler sorulduğunu, okulda neler öğreneceğimizi, acıkınca orada ne yapılacağını, düşündüm durdum.

                Sanıyorum ertesi gündü. Babamla okula gittik. Okulun dış kapısından içeri girerken, içim bir hoş oldu. Heyecanlandım. Herkes bana bakıyor gibiydi. Merdivenlerden çıkıp bir odanın önüne geldik. Babamın elini daha sıkı tuttum. Girdiğimiz odada bizi güler yüzlü bir hanım karşıladı. Kayıt için geldiğimizi söyledik. Gösterilen yere oturduk. Babam, çantasından çıkardığı kimliğimi, vesikalık fotoğrafımı ve birkaç zarfı masada oturan hanıma verdi. Sonradan o orta yaşlı hanımın müdür yardımcısı Sevim Hanım olduğunu öğrendim. Sevim Hanım beni yanına çağırdı, sevdi, yanaklarımı okşadı, adımı sordu.

-- Özlem, dedim.

                Sonra elimi tuttu avuçlarının arasına aldı. Parmaklarımdan birini işaret ederek adını sordu.

-- Serçe parmak, dedim.

-- Doğru, dedi.

                Babamın verdiklerini dosyaya koydu. Büyük bir defterde babam gösterilen yeri imzaladı. Güler yüzlü hanım kayıt işleminin bittiğini bildirdi. Önümüzdeki Pazartesi günü okul açılıyor dedi. Kalktık eve döndük.

                Pazartesi günü oldu.

                Sabah erkenden kalktım. Elimi. yüzümü iyice yıkadım. Havlu ile kuruladım. Annem önlüğümü giydirdi. Beyaz yakamı taktı. Kurdelemi bağladı. Kitaplarım, defterlerim, kalemlerim, çantamın içindeydi. Hep beraber kahvaltımızı yaptık. Sonra koridorda bulunan boy aynasının önüne gittim. Aynadaki Özlem'e baktım. Siyah önlüğüm, beyaz yakam ve kurdelemle çok güzel olmuştum. Lavaboya geçtim, dişlerimi fırçaladım. Bu arada babam da hazırlanmıştı. Çantamı sağ elime aldım. Annemi öptüm. Babamla merdivenleri indik, sokağa çıktık.

                Evden okula doğru giderken babamın elini sımsıkı tuttum. Daha önce kaydımın yapıldığı, İncesu İlkokulu'na geldik. Okul bahçesi analar, babalar ve çocuklarla dolmuştu. Babamın elini hiç bırakmak istemiyordum. Baktım benim gibi birçok çocuk annelerinin, babalarının ellerini sımsıkı tutuyorlardı. İçlerinde ağlayanlar bile vardı. Bahçedeki akasya ağacının altında sarışın bir çocuk durmadan ağlıyordu.

Az sonra zil çaldı. Okulun kapısından yaşlı, genç, uzun ve orta boylu öğretmenler çıktı. İçlerinden biri :

-- Eski öğrenciler bayrak direğinin sağ tarafına geçsinler, burada sıra olsunlar, yeni kayıt olanlar da solda dursunlar, dedi.

                Bizim Bulunduğumuz yana döndü. Sonra ellerinde birer kağıt olan öğretmenler adlarımızı okuyarak bizi ayrı yerlerde sıra ettiler. Bütün öğrenciler birbirleriyle konuşuyorlardı. Bu arada beyaz saçlı bir adam konuşmaya başladı. Hepimiz sustuk. Konuşma bittikten sonra, uzun boylu, şişman bir çocuk bayrakla kapı önüne geldi. İstiklal Marşı söylendi, ant içildi. Sonra herkes kendi dersliğine sıra ile dağıldı. Sıralarımıza oturduk. Benim gibi babası ile, annesi ile dersliğe girenler de vardı. Öğretmen tek tek adımızı sordu. Biz de bir bir söyledik. Öğretmen hepimizi sevdi, okşadı. Şarkılar söyledi. Öyküler anlattı. Sonra bize döndü:

-- İçinizde şarkı, türkü bilen var mı? Dedi. Bilenler bildikleri şarkıları, türküleri söylediler. Bu arada babam ve öteki çocukların anneleri ayrıldılar.

                Okulumu, sınıfımı, öğretmenimi öyle çok sevdim ki…

                O günden sonra okula hep yalnız gittim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİRLER

 

AÇILDI OKULUMUZ

 

Hazırlandı çantamız,

Kalemle defterimiz,

Artık öğrenci olduk,

Açıldı okulumuz.

 

Neşe dolu içimiz,

Sevinçliyiz hepimiz,

Çıktık aydınlık yola,

Açıldı okulumuz.

 

Göklerde bayrağımız,

Dudaklarda marşımız,

Andımız söyleniyor,

Açıldı okulumuz.

Fethi BOLAYIR

 

İLK TÖREN

 

Bu yıl yine törenle,

Açılı okulumuz,

Büyük, küçük sevindik,

Neşelendi gönlümüz…

 

Ona bütün bir tatil,

Nasıl özlem duymuştuk,

Yazın ayrıldık ama,

Bugün yine kavuştuk…

 

Tahsin BİLENGİLİN

 

DERSHANEMİZ

 

İşte bizim dershanemiz,

Derli toplu, güzel temiz.

 

Masa, sıra, tabureler,

Pırıl pırıl pencereler.

 

Karatahta karşımızda,

Ata resmi başımızda.

 

Evimizden çok severiz,

Kirlenmesin aman deriz.

 

H.Latif SARIYÜCE

 

İLKÖĞRETİM HAFTASI

 

İlköğretim haftasını

Kutlayalım hep birlikte.

Çalışmanın arkasını

Bırakmayalım derslikte.

 

Çalışırsak kazanırız,

Bilgilerle bezeniriz.

Kenetlenmiş bir toplumsak

Sağlam olur düzenimiz.

 

Bakın açıldı okullar

Cıvıl cıvıl bütün yollar.

Yarınını düşünenler

Çocuğunu okuturlar.

İbrahim ŞİMŞEK

 

 

OKULUMUZ

 

Her yerden daha güzel

Bizim için burası,

Okul, sevgili okul,

Neşe, bilgi yuvası.

 

Güzel kitaplar burada,

Bir çok arkadaş burada,

İnsan nasıl sevinmez,

Böyle yerde okur da ?

 

Senin çatın altında

Girmez kötü duygular,

Bilgi giren yerlerde

Kalmaz artık kaygılar.

 

Her yerden daha güzel

Bizim için burası,

Okul, sevgili okul

Neşe, bilgi yuvası !

Rakım ÇALAPALA

 

YAŞASIN OKULUMUZ

 

Daha dün annemizin

Kollarında yaşarken,

Çiçekli bahçemizin

Yollarında koşarken.

 

Şimdi okullu olduk,

Sınıfları doldurduk.

Sevinçliyiz hepimiz,

Yaşasın okulumuz !

 

Okul yurt güneşidir.

Bize bilgiler saçar.

Annemizin eşidir,

Severek kucak açar.

 

Okul insanlık yolu,

Her yanı şeref dolu.

Sevinçliyiz hepimiz,

Yaşasın okulumuz !

 

SINIFTA

 

Sınıf kendi evimiz,

Tertemiz tutmalıyız.

Çamurlanmasın yerler,

Sonra bize ne derler.

Açık kalsın pencere,

Kağıt atmayın yere,

Ya öğretmen girerse,

Ne ayıp size derse ?

Tahtayı kirletmeyin,

Duvarı pisletmeyin,

Herkes bizi kıskansın,

Üçüncü sınıf sansın.

Çocuklar uslu durun,

Rahat rahat oturun,

Kimse sevmez haşarı

Kavgacı çocukları!…

 

İlhami Bekir TEZ

 

İLKÖĞRETİM HAFTASI

 

Bu yıl da, neşe ile,

Geldi, güzel haftamız.

Yeniden gönlümüze,

Doldu, güzel haftamız.

 

Biziz onun amacı,

Biziz onun inancı.

Başarıya varmada,

Hep odur bize öncü…

 

Ne sözü varsa bize,

Olumludur, gerçektir.

Çünkü onun dileği,

Bizleri yüceltmektir…

 

Ulusun gür sesidir,

İlköğretim Haftası,

En büyük ilkesidir,

İlköğretim Haftası…

Tahsin BİLENGİLİN

 

 

 

İLKÖĞRETİM HAFTASI

 

Okulları açıyor,

Bize neşe saçıyor,

Hafta sonu kaçıyor,

İlköğretim Haftası.

 

Yaşın yediyse tamam,

Okul çağın gelmiş tam,

Bize en büyük bayram,

İlköğretim Haftası.

 

Çocuklar seni ister,

Bilgi yolunu göster,

Bütün yurda ışık ver,

İlköğretim Haftası.

Fahrünissa ELMALI

 

İLKÖĞRETİM HAFTASI

 

Yüzyıllarca susadık,

Okumaya yazmaya

Bütün dünya koşarken,

Biz kalmışız pek yaya.

 

Köylerimiz okulsuz,

Şehirler okulsuzmuş.

Anadolu bakımsız,

Anavatan yolsuzmuş.

 

Atatürk bir gün çıkıp,

Milleti kurtarmasa,

Yüzyıllar aynı gider,

Biter miydi bu tasa ?

 

Büyük bir ulus için,

Geri kalmak ne acı…

İlköğretim Haftası,

Bir savaş başlangıcı.

İ.Hakkı TALAS

 

 

 

GÜZEL SÖZLER

 

·         Bilgisiz insan, meyvesiz ağaca benzer.

·         İlköğretim davası, insan olma, ulus olma davasıdır.

·         Yurt kalkınmasının temeli ilköğretimdir.

·         Öğrenim, aklın gücünü geliştirir.

·         Bilmemek ayıp değil, bilmediğini öğrenmemek ayıptır.

·         İlköğretim geleceğin temelidir.

·         Bilgisiz insanın dostluğundan, bilgili insanın düşmanlığı daha iyidir.

·         Okul gençliğe; insanlığı, saygıyı, ulusu ve ülkeyi sevmeyi öğretir.

·         İlköğretimin değerini her yurttaşa anlatmak ulusal bir görevdir.

·         Bilen, bilmeyenden sorumludur.

·         Bilmek demek, yapmak demektir. 

DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ

( Ekim ayının ilk Pazartesi günü )

 

AÇIKLAMA -1-

 

Ekim ayının ilk Pazartesi günü Dünya Çocuk Günü' dür. Çocukların iyi yetiştirilmesi ulusların ortak sorunudur. Bu ortak sorun için ilk çalışmalar 1923 yılında başladı. İsviçre'nin Cenevre kentinde toplanan kırk ülkenin delegeleri Uluslararası Çocukları Koruma Birliği'ni kurdular. Uluslararası bu kuruluş, Birleşmiş Milletler Örgütü' nün kurulmasını izleyen yılda UNICEF' e dönüştü. UNICEF, "Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu"nun kısaltılmış adıdır. Birleşmiş Milletler Örgütü 1954 yılında oybirliği ile Ekim ayının ilk pazartesi gününü Dünya Çocuk Günü olarak kabul etti.

Dünya Çocuk Günü evrenseldir. Birleşmiş Milletler Örgütü' ne üye bütün ülkelerde aynı günde kutlanır. Üye ülkelerin radyo, gazete ve televizyonlarında bu günün önemi anlatılır. Çocukların bakım ve korunmasının gerekliliği üzerinde durulur.

Çocuklar yarının büyükleridir. Geleceğin yöneticisi ve güvencesidirler.

İnsanlığın mutluluğu, dünyamızın güzelleşmesi, çocukların korunmasın, iyi yetişmesine bağlıdır. Barış içinde yaşamak, güzellikleri paylaşmak, eğitimle olur. Dünya Çocuk Günü çocuklar arasında ortak duygular oluşmasını, ulusların barış içinde yaşama özlemlerinin pekişmesini amaçlar. Bu amacın gerçekleşmesi için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1959 yılında daha iyi bir yaşam, mutlu bir çocukluk dönemi için Çocuk Hakları Bildirisi' ni yayınladı.

Ülkemizde çocuklara sağlık hizmeti götürmek amacıyla çocuk hastaneleri açılmıştır. Çocuk yaşta suç işleyenlerin iyiye yöneltilmesi için Çocuk Islahevleri kurulmuştur. Büyük yerleşim merkezlerinde çocuk bahçeleri vardır. Çocukların yararlandığı çocuk kitaplıkları kurulmuştur. Öte yandan anasız, babasız çocukların korunması, bakımı, barındırılması için Çocuk Esirgeme Kurumu ve Yetiştirme Yurtları açılmıştır.

Dünya Çocuk Günü'nde okullarda, sınıflarda günün anlam ve önemi üzerinde durulur. Dünya Çocuk Hakları ve Türk Çocuk Hakları Bildirileri okunur. Bildirilerde belirlenen belli başlı haklar konusunda açıklamalar yapılır.

 

DÜNYA ÇOCUK HAKLARI BİLDİRİSİ

 

1-       Her çocuk bu bildiride belirtilen haklardan yararlanmalıdır. Hiç bir çocuk ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal inanç nedeniyle ayrı tutulamaz.

2-       Her çocuk korunacak ve özel bakım görecektir. Çocuğun iyi koşullar altında, zihnen, bedenen gelişmesi sağlanacaktır. Buna ilişkin düzenlemeler yasalarla güvence altına alınacaktır. Bu amaçla hazırlanacak yasalarda çocuk yararına olacak durumlar göz önünde tutulacaktır.

3-       Her çocuk doğduğu andan başlayarak isme ve yurttaşlığa hak kazanmalıdır.

4-       Çocuk, sosyal güvenlikten yararlanmalıdır. Sağlıklı büyüyüp gelişmesi için gereken her çaba gösterilmelidir.

5-       Sakat çocuklar için özel bakım ve eğitim uygulanmalıdır.

6-       Çocuktan sevgi esirgenmemelidir. Ailesi olmayan ve yoksul çocuklara özel ilgi gösterilmelidir.

7-       İlkokul eğitimi parasız ve zorunlu olarak çocuğa sağlanmalıdır. Çocuklar genel bilgilerini arttıracak, yeteneklerini geliştirecek toplumsal sorumluluklar yüklenecek biçimde eğitilmelidir. Çocuğun eğitiminden sorumlu kişiler eğitime, öğretime ayrı bir özen göstermelidir. Çocuk; bir tür eğitim olan oyun oynamak ve dinlenmek olanaklarına sahip olmalıdır. Yöneticiler çocuklara bunları sağlamalıdır.

8-       Sosyal yardım ve korunma konusunda çocuk ilk düşünülen olmalıdır.

9-       Çocuk her tür kötülük ve sömürüden korunmalıdır. Çocuk, her ne biçimde olursa olsun alım satım konusu olmamalıdır.

10-    Çocuk ırk, din ve insanlar arasındaki ayrılık yaratan baskılardan titizlikle korunmalıdır.

 

TÜRK ÇOCUK HAKLARI BİLDİRİSİ

 

                Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi'nin ışığı altında Türk Çocuk Hakları Bildirisi hazırlandı. Bu bildiri 28 Haziran 1963 günü UNESCO Türkiye Milli Komisyonu 7. Genel Kurulunda kabul edildi.

1-       İyi bakım, iyi yetiştirilme ve çocuğa uygun bir eğitim, her yerde ilgi, sevgi ve yardım görme her Türk çocuğunun hakkıdır. Resmi, özel her kurum, her yurttaş bu çocuk hakkını tanımak, eldeki olanaklarla onu gerçekleştirmek yükümlülüğündedir. Sıkıntı içinde bulunan çocuğun kurtarılmasına öncelik verilir.

2-       16 yaşından önce hiç bir çocuk resmi öğrenimden alıkonularak özel işlerde çalıştırılamaz. Hiç bir şekilde sömürülemez.

3-       Her ana baba çocuğuna bakmak, onu bilgili, becerili ve en iyi şekilde yetiştirmekle yükümlüdür. Orta dereceli öğrenime devam etmeyen, edemeyenlerin gerekli bilgi ve becerileri kazanmaları için devlet kurslar açar. Ana babanın yeterli olmadığı durumlarda bu görev çocuğun birinci derece yakın akrabalarına ve devlete düşer.

4-       İlk öğrenimden sonra orta dereceli okullara devam etmeyenler, edemeyenler için teknik, tarımsal bilgi ve beceri kazandıran kurslar açılması ve bu kurlardan çocukların yararlanması için Milli Eğitim Bakanlığı, Belediye Başkanlığı ve muhtarlar işbirliği yapmakla yükümlüdür.

5-       Sakat ve uyumsuz çocukların iyileştirilmeleri, yaşama zorluğu çeken çocukların kurtarılmaları, durumlarına uygun bir meslek için kendi yaşamlarını kazanacak derecede başarılı ve güçlü yetiştirilmeleri  ana baba ile birlikte devletin ve bu amaçla kurulmuş örgütlerin ödevidir.

6-       Çocuğun korunması ile ilgili yasalar öncelikle hazırlanıp çıkarılmalı, geciktirilmeden uygulanmalıdır.

 

AÇIKLAMA -2-

 

Bugün küçüğüz. Ama yarın büyüyeceğiz. Okuyup ailemize. milletimize ve devletimize faydalı insanlar olacağız. Subay, doktor, avukat, öğretmen, hakim, mühendis, memur, tüccar olup, yurdumuza hizmet edeceğiz.

Henüz küçük olduğumuz için, her ihtiyacımızı annemiz ve babamız karşılar. Babamız dışarıdaki ihtiyaçlarımızı karşılar. Annemiz bize bakar, yiyecekleri pişirir, giyeceklerimizi diker ve onarır. Annesiz ve babasız çocuklara "Çocuk Esirgeme Kurumu" bakar.

Bir ülkenin geleceği için, çocuk çok önemlidir. Gelecekte büyüyecek olan bu çocuk, vatanına hizmet edecektir. Ailesine yardımda bulunacaktır. Bunun için, çocukların sağlıklı büyümeleri ve eğitilmeleri gerekir. Ahlaklı, dürüst, vatansever olarak yetiştirilen insanlar, vatanları için bir teminattır.

Cumhuriyet döneminde, yüce Atatürk'ün emriyle, Türk çocuklarının en iyi şekilde yetiştirilmesine çalışıldı. Sağlığına, eğitim ve öğretimine önem verildi. Çocukların okumaları için her kademede okullar açıldı. Çocuk bakım evleri, doğum evleri, çocuk hastaneleri, çocuk yuvaları kuruldu. Yardım kurumları eliyle kimsesiz çocuklara yardım edilmektedir. Okullarımızda çocukların eğitimi ve sağlığı üzerinde çok dikkatlice durulur. Anne, baba ve öğretmenler bizim çok iyi bir insan olarak yetişmemiz için uğraşırlar. Biz de, bu emekleri boşa çıkarmayalım. Çok çalışalım. Büyüklerimizin sözünü dinleyelim. Herkesle iyi geçinelim. Yoksul, kimsesiz arkadaşlarımıza yardım edelim.

Çocukların kıymetini bilen, onlara önem veren milletler, iyi bir neslin yetişmesi için çalışırlar. Okullar, çocuk tiyatroları, çocuk kütüphaneleri, çocuk parkları ve bahçeleri yaparak, çocukların en iyi biçimde yetişmelerini sağlarlar.

Gazete, dergi, kitap, çeşitli çocuk yayınları, çocukların eğitim, öğretim, kültür ve bilgi bakımından gelişmeleri için çıkarılır. Radyo ve televizyonlarda çocuklar ile ilgili programlar düzenlenir.

                Atatürk, hiç bir milletin yapmadığını Türk çocukları için yaptı. En büyük bayramımız olan 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı'nı bize armağan etti. Bugün bu bayram, çocuk bayramı olarak kutlanıyor. Vatanımızı düşmandan kurtaran Atatürk, Türk çocuklarından vatansever olmalarını ister. Vatanın bir karış toprağını bile canları pahasına da olsa kimseye vermemesini, gerektiğinde seve seve canlarını vermelerini ister. İyi birer yönetici olarak yurdumuzun yücelmesine ve kalkınmasına yardımcı olmalarını ister.

                Çocuklara önem veren milletler, Ekim ayının ilk Pazartesi gününü "Dünya Çocuk Günü" olarak kabul etmişlerdir. Bu günde çocukların iyi yetişmeleri ve korunmaları üzerinde durulur. Kimsesiz çocuklara yardımlar yapılır. Çocukların iyi birer insan olarak yetiştirilmelerine uğraşılır. Irk, dil, din farkı gözetilmeden bu yardım yapılmalıdır.

 

ŞİİRLER

 

 

DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ

Dünya çocuk gününde,

Neşeliyiz hepimiz.

Bizi mutlu yapana,

Çok teşekkür ederiz.

 

Evet bugün küçüğüz,

Yarın büyüyeceğiz.

Sizin işlerinizi,

Bizler yürüteceğiz.

 

"Çocuk umuttur" diye,

Büyük Ata'ma minnet!

Bekliyoruz sizlerden,

Himaye, sevgi, şefkât.

Hayriye GARİBOĞLU

 

ÇOCUK

Çocuk deyip geçmeyin,

Onun da dünyası var.

Güzel- çirkin seçmeyin,

Her çocuk şefkât arar.

 

Bir kez düşün kendini,

Çocuktun daha önce.

Eksik etme sevgini,

Bir küçüğü görünce.

 

O, yuvada bir çiçek,

Sonra meyve verecek.

Toplum doğacak ondan,

Ülkemiz yükselecek.

İbrahim ŞİMŞEK

 

ÇOCUK

Çiçek olur açılır,

Koku olur saçılır,

Ondan vaz mı geçilir ?

          Çocuk evin şenliği,

          Yurdun egemenliği,

Kuş olur dalımızda,

Tat olur balımızda,

Ak akçe elimizde,

          Çocuk evin şenliği,

          Yurdun egemenliği,

Çocuk baş tacımızdır,

Şifa ilacımızdır,

Tükenmez gücümüzdür,

          Çocuk evin şenliği,

          Yurdun egemenliği,

Tarık ORHAN

 

ÇOCUK

 

Oynayın çocuklar tutun el ele

Sevinç neşe ile dolanın gezin,

Bu eşsiz vatanı bezeyin güle

Şanlı bayrağımız göğe yükselsin,

Atatürk yoludur yolunuz sizin.

 

Milletin baş tacı, milletin kolu

Yarının büyüğü olan çocuklar,

Sizin tuttuğunuz ışıklı yolu,

Gördükçe kalbimiz gururla dolu,

Pembeleşsin yurtta bütün ufuklar.

 

                     Ali Osman ATAK

 

 

 

BİR ÇOCUK BAHÇESİNDE

Çocuklar beni de alın içerinize,

Ben de güzel oyunlar oynamayı bilirim,

Çocuklar, imreniyorum şimdi size,

Yıllar oluyor ki kırıldı çemberim.

 

Benim de devleri vardı masallarımın,

Keloğlan kahramanıydı sihirli dünyamın,

Periler uyurdu altında kiraz dallarının,

Bir çini kadar zengindi içi dünyamın.

 

Benim de sapanlarım vardı söğüt dalından yapılı

Benim de kuşlarım vardı kafessiz ve şen,

Bir güzel evim vardı ki altın kapılı,

Benim de bir annem vardı ağlarken gülen.

 

Ceyhun Atuf KANSU

 

 

DÜNYA ÇOCUKLARI

Yaşamak gerekiyorsa eğer,

Bir çocuk oyunu kadar renkli olsun.

Dünyayı kardeşlik dallarında,

Uçan kuşlar doldursun.

Sen dargınlık ağacı barış ve yemiş ver.

 

Birleşiniz bütün dünya çocukları,

Kalp kırılmadıkça sürüp gider oyun.

Yorulunca bir dost sesiyle uyuyun,

Sabah, kalbinize örtsün şafakları…

 

Tanrım yorgunluktan koru bu ayakları,

Bu küçük ayaklar böyle hep beraber

Oraya, o kardeş bayramına gider

Kucaklaşır bütün dünya çocukları.

Ceyhun Atuf KANSU

 

 

BEN DE BİR ÇOCUĞUM

Ben de bir çocuğum, diğerleri gibi,

Şefkatle öpülmek, sevilmek isterim.

Ellerimde tutsun büyüklerim,

Annesinin yanında bir çocuk görsem,

Kederle dolar, yaşlı gözlerim.

Ben de bir çocuğum diğerleri gibi,

Neşeyle dolup gülmek isterim.

Bir sevgi denizinde,

Açılmak sonsuza doğru.

Ninnilerle, türkülerle büyümek,

Bayramların bayram olduğunu bilmek,

Her çocuk gibi benim de hakkım.

Sıcak bir yuvadır düşlerim,

Ne olur, beni de görün,

Beni de sevin büyüklerim.

Arife HANCI

 

BİR DÜNYA BIRAKIN

Oynaya oynaya gelin çocuklar

El ele, el ele verin çocuklar.

     Bir vatan bırakın biz çocuklara

     Islanmış olmasın göz yaşlarıyla.

Bir bahçe bırakın biz çocuklara

Göklerde yer açın uçurtmalara.

     Oynaya oynaya gelin çocuklar

     El ele, el ele verin çocuklar.

Bir barış bırakın biz çocuklara

Ulaşsın şarkımız güneşe ve aya.

     Oynaya oynaya gelin çocuklar

     El ele, el ele verin çocuklar.

Bir dünya bırakın biz çocuklara

Yazalım üstüne sevgili dünya

     Oynaya oynaya gelin çocuklar

     El ele, el ele verin çocuklar.

Adnan ÇAKMAKÇIOĞLU

 

 

 

 

 

GÜZEL SÖZLER

·         Çocuk bugünün yarını, yarının umududur.

·         Çocuğuna değer veren uluslar ölmez.

·         Bugünün çocuğu, yarının büyüğüdür.

·         Çocuk, ulusun en kutsal varlığıdır.

·         Çocuk, yuvanın mutluluğudur.

 

DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ

( Ekim ayının ilk Pazartesi günü )

 

AÇIKLAMA -1-

 

Ekim ayının ilk Pazartesi günü Dünya Çocuk Günü' dür. Çocukların iyi yetiştirilmesi ulusların ortak sorunudur. Bu ortak sorun için ilk çalışmalar 1923 yılında başladı. İsviçre'nin Cenevre kentinde toplanan kırk ülkenin delegeleri Uluslararası Çocukları Koruma Birliği'ni kurdular. Uluslararası bu kuruluş, Birleşmiş Milletler Örgütü' nün kurulmasını izleyen yılda UNICEF' e dönüştü. UNICEF, "Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu"nun kısaltılmış adıdır. Birleşmiş Milletler Örgütü 1954 yılında oybirliği ile Ekim ayının ilk pazartesi gününü Dünya Çocuk Günü olarak kabul etti.

Dünya Çocuk Günü evrenseldir. Birleşmiş Milletler Örgütü' ne üye bütün ülkelerde aynı günde kutlanır. Üye ülkelerin radyo, gazete ve televizyonlarında bu günün önemi anlatılır. Çocukların bakım ve korunmasının gerekliliği üzerinde durulur.

Çocuklar yarının büyükleridir. Geleceğin yöneticisi ve güvencesidirler.

İnsanlığın mutluluğu, dünyamızın güzelleşmesi, çocukların korunmasın, iyi yetişmesine bağlıdır. Barış içinde yaşamak, güzellikleri paylaşmak, eğitimle olur. Dünya Çocuk Günü çocuklar arasında ortak duygular oluşmasını, ulusların barış içinde yaşama özlemlerinin pekişmesini amaçlar. Bu amacın gerçekleşmesi için Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1959 yılında daha iyi bir yaşam, mutlu bir çocukluk dönemi için Çocuk Hakları Bildirisi' ni yayınladı.

Ülkemizde çocuklara sağlık hizmeti götürmek amacıyla çocuk hastaneleri açılmıştır. Çocuk yaşta suç işleyenlerin iyiye yöneltilmesi için Çocuk Islahevleri kurulmuştur. Büyük yerleşim merkezlerinde çocuk bahçeleri vardır. Çocukların yararlandığı çocuk kitaplıkları kurulmuştur. Öte yandan anasız, babasız çocukların korunması, bakımı, barındırılması için Çocuk Esirgeme Kurumu ve Yetiştirme Yurtları açılmıştır.

Dünya Çocuk Günü'nde okullarda, sınıflarda günün anlam ve önemi üzerinde durulur. Dünya Çocuk Hakları ve Türk Çocuk Hakları Bildirileri okunur. Bildirilerde belirlenen belli başlı haklar konusunda açıklamalar yapılır.

 

DÜNYA ÇOCUK HAKLARI BİLDİRİSİ

 

1-       Her çocuk bu bildiride belirtilen haklardan yararlanmalıdır. Hiç bir çocuk ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal inanç nedeniyle ayrı tutulamaz.

2-       Her çocuk korunacak ve özel bakım görecektir. Çocuğun iyi koşullar altında, zihnen, bedenen gelişmesi sağlanacaktır. Buna ilişkin düzenlemeler yasalarla güvence altına alınacaktır. Bu amaçla hazırlanacak yasalarda çocuk yararına olacak durumlar göz önünde tutulacaktır.

3-       Her çocuk doğduğu andan başlayarak isme ve yurttaşlığa hak kazanmalıdır.

4-       Çocuk, sosyal güvenlikten yararlanmalıdır. Sağlıklı büyüyüp gelişmesi için gereken her çaba gösterilmelidir.

5-       Sakat çocuklar için özel bakım ve eğitim uygulanmalıdır.

6-       Çocuktan sevgi esirgenmemelidir. Ailesi olmayan ve yoksul çocuklara özel ilgi gösterilmelidir.

7-       İlkokul eğitimi parasız ve zorunlu olarak çocuğa sağlanmalıdır. Çocuklar genel bilgilerini arttıracak, yeteneklerini geliştirecek toplumsal sorumluluklar yüklenecek biçimde eğitilmelidir. Çocuğun eğitiminden sorumlu kişiler eğitime, öğretime ayrı bir özen göstermelidir. Çocuk; bir tür eğitim olan oyun oynamak ve dinlenmek olanaklarına sahip olmalıdır. Yöneticiler çocuklara bunları sağlamalıdır.

8-       Sosyal yardım ve korunma konusunda çocuk ilk düşünülen olmalıdır.

9-       Çocuk her tür kötülük ve sömürüden korunmalıdır. Çocuk, her ne biçimde olursa olsun alım satım konusu olmamalıdır.

10-    Çocuk ırk, din ve insanlar arasındaki ayrılık yaratan baskılardan titizlikle korunmalıdır.

 

TÜRK ÇOCUK HAKLARI BİLDİRİSİ

 

                Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi'nin ışığı altında Türk Çocuk Hakları Bildirisi hazırlandı. Bu bildiri 28 Haziran 1963 günü UNESCO Türkiye Milli Komisyonu 7. Genel Kurulunda kabul edildi.

1-       İyi bakım, iyi yetiştirilme ve çocuğa uygun bir eğitim, her yerde ilgi, sevgi ve yardım görme her Türk çocuğunun hakkıdır. Resmi, özel her kurum, her yurttaş bu çocuk hakkını tanımak, eldeki olanaklarla onu gerçekleştirmek yükümlülüğündedir. Sıkıntı içinde bulunan çocuğun kurtarılmasına öncelik verilir.

2-       16 yaşından önce hiç bir çocuk resmi öğrenimden alıkonularak özel işlerde çalıştırılamaz. Hiç bir şekilde sömürülemez.

3-       Her ana baba çocuğuna bakmak, onu bilgili, becerili ve en iyi şekilde yetiştirmekle yükümlüdür. Orta dereceli öğrenime devam etmeyen, edemeyenlerin gerekli bilgi ve becerileri kazanmaları için devlet kurslar açar. Ana babanın yeterli olmadığı durumlarda bu görev çocuğun birinci derece yakın akrabalarına ve devlete düşer.

4-       İlk öğrenimden sonra orta dereceli okullara devam etmeyenler, edemeyenler için teknik, tarımsal bilgi ve beceri kazandıran kurslar açılması ve bu kurlardan çocukların yararlanması için Milli Eğitim Bakanlığı, Belediye Başkanlığı ve muhtarlar işbirliği yapmakla yükümlüdür.

5-       Sakat ve uyumsuz çocukların iyileştirilmeleri, yaşama zorluğu çeken çocukların kurtarılmaları, durumlarına uygun bir meslek için kendi yaşamlarını kazanacak derecede başarılı ve güçlü yetiştirilmeleri  ana baba ile birlikte devletin ve bu amaçla kurulmuş örgütlerin ödevidir.

6-       Çocuğun korunması ile ilgili yasalar öncelikle hazırlanıp çıkarılmalı, geciktirilmeden uygulanmalıdır.

 

AÇIKLAMA -2-

 

Bugün küçüğüz. Ama yarın büyüyeceğiz. Okuyup ailemize. milletimize ve devletimize faydalı insanlar olacağız. Subay, doktor, avukat, öğretmen, hakim, mühendis, memur, tüccar olup, yurdumuza hizmet edeceğiz.

Henüz küçük olduğumuz için, her ihtiyacımızı annemiz ve babamız karşılar. Babamız dışarıdaki ihtiyaçlarımızı karşılar. Annemiz bize bakar, yiyecekleri pişirir, giyeceklerimizi diker ve onarır. Annesiz ve babasız çocuklara "Çocuk Esirgeme Kurumu" bakar.

Bir ülkenin geleceği için, çocuk çok önemlidir. Gelecekte büyüyecek olan bu çocuk, vatanına hizmet edecektir. Ailesine yardımda bulunacaktır. Bunun için, çocukların sağlıklı büyümeleri ve eğitilmeleri gerekir. Ahlaklı, dürüst, vatansever olarak yetiştirilen insanlar, vatanları için bir teminattır.

Cumhuriyet döneminde, yüce Atatürk'ün emriyle, Türk çocuklarının en iyi şekilde yetiştirilmesine çalışıldı. Sağlığına, eğitim ve öğretimine önem verildi. Çocukların okumaları için her kademede okullar açıldı. Çocuk bakım evleri, doğum evleri, çocuk hastaneleri, çocuk yuvaları kuruldu. Yardım kurumları eliyle kimsesiz çocuklara yardım edilmektedir. Okullarımızda çocukların eğitimi ve sağlığı üzerinde çok dikkatlice durulur. Anne, baba ve öğretmenler bizim çok iyi bir insan olarak yetişmemiz için uğraşırlar. Biz de, bu emekleri boşa çıkarmayalım. Çok çalışalım. Büyüklerimizin sözünü dinleyelim. Herkesle iyi geçinelim. Yoksul, kimsesiz arkadaşlarımıza yardım edelim.

Çocukların kıymetini bilen, onlara önem veren milletler, iyi bir neslin yetişmesi için çalışırlar. Okullar, çocuk tiyatroları, çocuk kütüphaneleri, çocuk parkları ve bahçeleri yaparak, çocukların en iyi biçimde yetişmelerini sağlarlar.

Gazete, dergi, kitap, çeşitli çocuk yayınları, çocukların eğitim, öğretim, kültür ve bilgi bakımından gelişmeleri için çıkarılır. Radyo ve televizyonlarda çocuklar ile ilgili programlar düzenlenir.

                Atatürk, hiç bir milletin yapmadığını Türk çocukları için yaptı. En büyük bayramımız olan 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı'nı bize armağan etti. Bugün bu bayram, çocuk bayramı olarak kutlanıyor. Vatanımızı düşmandan kurtaran Atatürk, Türk çocuklarından vatansever olmalarını ister. Vatanın bir karış toprağını bile canları pahasına da olsa kimseye vermemesini, gerektiğinde seve seve canlarını vermelerini ister. İyi birer yönetici olarak yurdumuzun yücelmesine ve kalkınmasına yardımcı olmalarını ister.

                Çocuklara önem veren milletler, Ekim ayının ilk Pazartesi gününü "Dünya Çocuk Günü" olarak kabul etmişlerdir. Bu günde çocukların iyi yetişmeleri ve korunmaları üzerinde durulur. Kimsesiz çocuklara yardımlar yapılır. Çocukların iyi birer insan olarak yetiştirilmelerine uğraşılır. Irk, dil, din farkı gözetilmeden bu yardım yapılmalıdır.

 

ŞİİRLER

 

 

DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ

Dünya çocuk gününde,

Neşeliyiz hepimiz.

Bizi mutlu yapana,

Çok teşekkür ederiz.

 

Evet bugün küçüğüz,

Yarın büyüyeceğiz.

Sizin işlerinizi,

Bizler yürüteceğiz.

 

"Çocuk umuttur" diye,

Büyük Ata'ma minnet!

Bekliyoruz sizlerden,

Himaye, sevgi, şefkât.

Hayriye GARİBOĞLU

 

ÇOCUK

Çocuk deyip geçmeyin,

Onun da dünyası var.

Güzel- çirkin seçmeyin,

Her çocuk şefkât arar.

 

Bir kez düşün kendini,

Çocuktun daha önce.

Eksik etme sevgini,

Bir küçüğü görünce.

 

O, yuvada bir çiçek,

Sonra meyve verecek.

Toplum doğacak ondan,

Ülkemiz yükselecek.

İbrahim ŞİMŞEK

 

ÇOCUK

Çiçek olur açılır,

Koku olur saçılır,

Ondan vaz mı geçilir ?

          Çocuk evin şenliği,

          Yurdun egemenliği,

Kuş olur dalımızda,

Tat olur balımızda,

Ak akçe elimizde,

          Çocuk evin şenliği,

          Yurdun egemenliği,

Çocuk baş tacımızdır,

Şifa ilacımızdır,

Tükenmez gücümüzdür,

          Çocuk evin şenliği,

          Yurdun egemenliği,

Tarık ORHAN

 

ÇOCUK

 

Oynayın çocuklar tutun el ele

Sevinç neşe ile dolanın gezin,

Bu eşsiz vatanı bezeyin güle

Şanlı bayrağımız göğe yükselsin,

Atatürk yoludur yolunuz sizin.

 

Milletin baş tacı, milletin kolu

Yarının büyüğü olan çocuklar,

Sizin tuttuğunuz ışıklı yolu,

Gördükçe kalbimiz gururla dolu,

Pembeleşsin yurtta bütün ufuklar.

 

                     Ali Osman ATAK

 

 

 

BİR ÇOCUK BAHÇESİNDE

Çocuklar beni de alın içerinize,

Ben de güzel oyunlar oynamayı bilirim,

Çocuklar, imreniyorum şimdi size,

Yıllar oluyor ki kırıldı çemberim.

 

Benim de devleri vardı masallarımın,

Keloğlan kahramanıydı sihirli dünyamın,

Periler uyurdu altında kiraz dallarının,

Bir çini kadar zengindi içi dünyamın.

 

Benim de sapanlarım vardı söğüt dalından yapılı

Benim de kuşlarım vardı kafessiz ve şen,

Bir güzel evim vardı ki altın kapılı,

Benim de bir annem vardı ağlarken gülen.

 

Ceyhun Atuf KANSU

 

 

DÜNYA ÇOCUKLARI

Yaşamak gerekiyorsa eğer,

Bir çocuk oyunu kadar renkli olsun.

Dünyayı kardeşlik dallarında,

Uçan kuşlar doldursun.

Sen dargınlık ağacı barış ve yemiş ver.

 

Birleşiniz bütün dünya çocukları,

Kalp kırılmadıkça sürüp gider oyun.

Yorulunca bir dost sesiyle uyuyun,

Sabah, kalbinize örtsün şafakları…

 

Tanrım yorgunluktan koru bu ayakları,

Bu küçük ayaklar böyle hep beraber

Oraya, o kardeş bayramına gider

Kucaklaşır bütün dünya çocukları.

Ceyhun Atuf KANSU

 

 

BEN DE BİR ÇOCUĞUM

Ben de bir çocuğum, diğerleri gibi,

Şefkatle öpülmek, sevilmek isterim.

Ellerimde tutsun büyüklerim,

Annesinin yanında bir çocuk görsem,

Kederle dolar, yaşlı gözlerim.

Ben de bir çocuğum diğerleri gibi,

Neşeyle dolup gülmek isterim.

Bir sevgi denizinde,

Açılmak sonsuza doğru.

Ninnilerle, türkülerle büyümek,

Bayramların bayram olduğunu bilmek,

Her çocuk gibi benim de hakkım.

Sıcak bir yuvadır düşlerim,

Ne olur, beni de görün,

Beni de sevin büyüklerim.

Arife HANCI

 

BİR DÜNYA BIRAKIN

Oynaya oynaya gelin çocuklar

El ele, el ele verin çocuklar.

     Bir vatan bırakın biz çocuklara

     Islanmış olmasın göz yaşlarıyla.

Bir bahçe bırakın biz çocuklara

Göklerde yer açın uçurtmalara.

     Oynaya oynaya gelin çocuklar

     El ele, el ele verin çocuklar.

Bir barış bırakın biz çocuklara

Ulaşsın şarkımız güneşe ve aya.

     Oynaya oynaya gelin çocuklar

     El ele, el ele verin çocuklar.

Bir dünya bırakın biz çocuklara

Yazalım üstüne sevgili dünya

     Oynaya oynaya gelin çocuklar

     El ele, el ele verin çocuklar.

Adnan ÇAKMAKÇIOĞLU

 

 

 

 

 

GÜZEL SÖZLER

·         Çocuk bugünün yarını, yarının umududur.

·         Çocuğuna değer veren uluslar ölmez.

·         Bugünün çocuğu, yarının büyüğüdür.

·         Çocuk, ulusun en kutsal varlığıdır.

·         Çocuk, yuvanın mutluluğudur.

 

 

 

ATATÜRK HAFTASI

( 10 - 16 Kasım )

 

AÇIKLAMA -1-

 

Ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk, 10 Kasım 1938 günü saat dokuzu beş geçe öldü.

O tarihten bu yana 10 Kasım'la başlayan hafta, yurdumuzda Atatürk Haftası olarak değerlendirilir. Bu hafta içinde; Atatürk'ün yaşamı, yurtseverliği, inkılap ve ilkeleri anlatılır. Ata'nın daha iyi tanıtılması amacıyla açık oturumlar düzenlenir. Radyo ve televizyonda, Atatürk'ün konuşmaları kendi sesinden dinletilir. Atatürk'le ilgili filmler gösterilir.

10 Kasım günü Atatürk, tüm yurtta törenlerle anılır. Ölüm anı olan saat dokuzu beş geçe "ti" sesi ile saygı duruşuna geçilir. Kara ve deniz taşıtları oldukları yerde durarak düdüklerini çalarlar. Düzenlenen anma törenlerinde Ata'nın yaşam öyküsü, Atatürk inkılap ve ilkeleri anlatılır, seçilmiş Atatürk şiirleri okunur.

 

 

ATATÜRK'ÜN YAŞAMI

 

Selanik'te Ahmet Subaşı Mahallesinin Islahane Caddesinde iki katlı pembe boyalı bir ev vardı. Bu evde Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım otururdu. 1881 yılında bir oğulları oldu. Adını Mustafa koydular. Mustafa sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuktu. Bütün çocuklar gibi Mustafa'nın çocukluğu da mahallede komşu çocukları ile güle oynaya geçti. Mustafa, Şemsi Efendi Okuluna başladı. Kısa bir süre sonra babası Ali Rıza Efendi öldü. Güç koşullar altında öğrenimini sürdüren Mustafa, bugünkü askeri ortaokul dengi olan Askeri Rüştiye'ye başladı. Orta kısmı başarı ile bitirdikten sonra lise dengi olan Manastır Askeri İdadi'sine yazıldı. Derslerine düzenli olarak çalışan Mustafa Kemal liseyi bitirdi. İstanbul'a gelerek Harp Okulunun piyade sınıfına girdi. Üç yıllık öğrenimini başarı ile sona erdi. Kurmay subay yetiştirilmek üzere Kurmay Okulu'na seçildi.

Mustafa Kemal, bu okulda geleceğe yönelik tasarı ve ileri düşünceleriyle kendini tanıttı. Başarılı bir öğrenimden sonra Kurmay Yüzbaşı oldu. Zamanın padişahı II. Abdulhamit'in gizli polisleri Mustafa Kemal'in ileri düşüncelerini, arkadaşları ile yaptığı tartışmaları, O'nun özgürlük ve siyasal konulardaki düşüncelerini padişaha bildirmişlerdi. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu nedenlerle Yıldız Sarayı'nda sorguya çekildiler. Mustafa Kemal bir süre tutuklu kaldı. Fakat suçlu görülmedi. Ancak düşünceleri tehlikeli sayıldığı için, başkentten uzağa Şam'da bulunan Beşinci Orduya gönderildi.

Mustafa Kemal, Şam'da arkadaşları ile birlikte Vatan ve Hürriyet adlı gizli bir dernek kurdu. Sonra gizlice Makedonya'ya geçti. Selanik'te Vatan ve Hürriyet Derneği'nin bir şubesini açtı. Dernek, padişahın baskı yönetimine karşı kurulmuştu. Bu nedenle yapılacak çalışmaların gizli olması gerekiyordu. Şam kenti dışındaki yerlerde bulunan subayların da derneğe katılmaları için Mustafa Kemal görevlendirildi. Bu amaçla aynı yıl subayların yoğun olarak bulunduğu Makedonya'daki 3.Orduya atandı.

1908 yılında meşrutiyet ilan edilince İttihat ve Terakki Fırkası iktidarı aldı. Ancak padişahın kışkırttığı gericiler meşrutiyete, yeni düşüncelere ve atılımlara karşı çıktılar. Kışkırtmalar sonucu İstanbul'da 31 Mart ayaklanması oldu. Bunun üzerine Selanik yöresindeki birliklerden bir ordu toplandı. Mustafa Kemal, Harekat Ordusu adını verdiği bu orduda görev aldı. Ayaklanma bastırıldı. Harekat Ordusuyla birlikte Mustafa Kemal Selanik'e döndü. İki yıl sonra Genel Kurmay Başkanlığında bir göreve atandı.

Bu sırada İtalyanlar Trablusgarb'a saldırdılar. Mustafa Kemal ve arkadaşları Tobruk'a giderek buradaki Türk birliklerine katıldılar. Yapılan savaşlarda önemli başarılar sağlandı. Ancak bu sırada Balkan Savaşı başlamıştı. Mustafa Kemal geri dönmek üzere Mısır'a geldiğinde Selanik'in düşman eline geçtiğini; Bulgar ordularının Çatalca'ya kadar ilerlediklerini öğrendi.

İstanbul'a gelen Mustafa Kemal'e Bolayır'da bulunan bir kolordunun kurmay başkanlığı görevi verildi. Savaş süresince bu görevde kaldı. Balkan Savaşı sona erince Sofya'ya ataşemiliter olarak atandı. Bir süre sonra Birinci Dünya Savaşı başladı. Almanların yanı sıra Osmanlı İmparatorluğu da savaşa katıldı.

Mustafa Kemal, bulunduğu görevden alınarak bir kıta komutanlığına getirilmesini istedi. Bunun üzerine Tekirdağ'da yeni kurulan 19. Tümenin komutanlığına atandı. Mustafa Kemal'in kısa sürede hazırladığı tümen Çanakkale Savaşları'na katıldı. Mustafa Kemal burada düşmanın karadan ve denizden yaptığı saldırıları durdurdu. Anafartalar'da bir avuç güçle düşmanların bütün planlarını bozdu. Onlara kayıplar verdirdi. Çanakkale Boğazı'nı geçmelerini önledi. Bu başarılar sonucu rütbesi albaylığa yükseltildi ve Anafartalar Kahramanı olarak anılmaya başladı.

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşı'ndan sonra Diyarbakır'daki kolordu komutanlığına atandı. Bu görevde iken rütbesi generalliğe yükseltildi. Muş ve Bitlis'i Ruslardan kurtardı. (1916)

Daha sonra 7. Ordu Komutanlığına atandı. Bu ordu Halep'te toplanıyordu. Atatürk grup komutanı oldu. Alman generalinin ordunun yönetimi konusundaki düşüncelerine karşı çıktı. Ordu komutanlığını bırakarak İstanbul'a geldi. Veliaht Vahdettin'in Almanya'ya yaptığı resmi geziye katıldı. Dönüşte hastalanarak Viyana ve Karlsbad'a gitti.

Bu sırada padişah 5. Mehmet öldü. Vahdettin VI. Mehmet adı ile tahta çıktı. Yurda dönen Mustafa Kemal yeniden 7. Ordun komutanlığına getirildi. Şam'da başkaldıran Arap kabileleriyle savaştı. Onların ilerlemesini önledi. Bundan sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atandı. Bu sırada savaş sona ermiş, Mondros Silah Bırakışması imzalanmıştı. Mustafa Kemal bu bırakışmanın kötü koşullarını kabul etmedi. Emrindeki silah ve kuvvetleri düşmana vermeyeceğini hükümete bildirdi. Bunun üzerine komuta ettiği  Yıldırım Orduları Grubu kaldırıldı. Mustafa Kemal de İstanbul'a döndü.

 

ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN BAŞLAMASI

 

Mustafa Kemal Paşa, İstanbul'da padişah ve devlet ileri gelenleri ile yaptığı görüşmeler sonucu İstanbul'da yapılacak çalışmaların bir yarar sağlamayacağını anladı. Yurdu kurtarmak için Anadolu'ya gitmeye karar verdi. Yakın arkadaşlarının yardım ve işbirliği ile görev bölgesi Samsun ve dolayları olan  9. Ordu Müfettişliğine atandı. 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile yola çıktı. Bu tarihten sonra Mustafa Kemal yurdu düşmanlardan kurtarmayı ve yeni bir Türk Devleti kurmayı amaçlayan büyük ve tarihi çalışmalarına bulunuyordu.

Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun'dan Anadolu'ya çıktı. Burada bir hafta kaldıktan sonra Havza'ya geldi. Buradan Amasya'ya geçerek valilere, komutanlara, ulusal örgütlere bir genelge gönderdi. Bu genelgede yurdun bağımsızlığını sağlamak için bütün yurttaşlara çağrıda bulundu. Daha sonra yol boyunca uğradığı il ve ilçelerdeki yetkililerle görüşerek, onlara yurdu kurtarma ve bağımsızlığına kavuşturma tasarısını anlattı. Havza'dan Amasya'ya ve Sıvas'a oradan da Erzurum'a gitti.

Bu sırada padişah kendisini İstanbul'a çağırıyordu. Artık ülkemizin kurtulması ve egemenliğin sağlanması için gerekli ortam hazırlanmış olduğundan Mustafa Kemal ordu müfettişliği görevinden ve askerlikten ayrıldığını İstanbul'a bildirdi. 23 Temmuz 1919 günü bir ilkokulun salonunda toplanan Erzurum Kongresi'ne başkanlık etti. Bu toplantıda, yurdun düşmanlardan kurtarılması için çalışma kararı alındı.

Mustafa Kemal bu kongreden sonra 4 Eylül 1919 günü Sıvas Kongresi'ni topladı. Bu toplantıda da Erzurum'da alınan kararlar üzerinde durdu. Bundan sonraki çalışmaların Ankara'da yapılmasına karar verildi. Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık günü Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı yöneteceği kent olan Ankara'ya geldi. Çalışmalarını Ankara'da sürdürdü. İllere bir genelge göndererek Millet Meclisi'nin hemen toplanabilmesi için temsilcilerin seçilmesini istedi.

23 Nisan 1920 günü ulusun temsilcilerinden oluşan ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis Mustafa Kemal'i başkanlığa seçti.

Böylece Ankara'da ulus temsilcilerinden oluşan bir meclis işe başlamış oldu. Bu meclisin kuruluş esası egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olması ilkesiydi.

Meclis, Osmanlı hükümeti ile düşman ülkeleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması'nı tanımayacağını bütün dünyaya duyurdu.

Ankara'da Millet Meclisi'nin açılması, Mustafa Kemal'in başkan seçilmesi padişah ve onun hükümetini çok korkuttu. Özellikle Sevr Antlaşması'nın tanınmayacağı yolundaki karar onları büsbütün kuşkulandırdı. Düşmanlarla işbirliği yapan bir takım gericileri Anadolu'nun çeşitli yerlerinde örgütlediler. Büyük Millet Meclisi'ne karşı ayaklanmalar başladı.

Mustafa Kemal ve arkadaşları İstanbul Hükümeti tarafından vatan haini olarak ilan edildi. Haklarında ölüm cezası kararı verildi.

Bütün bunlar olurken Ankara'da ve bütün Anadolu'da yürekleri yurt sevgisi ile dolu insanlardan oluşan bir ordu kuruluyordu. İstanbul'dan kaçarak gelen subay ve aydınlar bu orduda görev alıyorlar, yurdun dört bir yanından koşup gelen erlerimiz de silahlandırılarak cephelere gönderiliyordu.

Eskişehir yöresinde İnönü'de, Yunan ordusu ile karşı karşıya gelen bu genç ordu, Yunanlıları I. ve II. İnönü Savaşı adı verilen iki büyük savaşta yenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin varlığını, sesini bütün yurda ve dünyaya bir kez daha duyurdu.

Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal'i olağanüstü yetkilerle başkomutanlığa getirdi. Ordularımız Sakarya kıyılarında 22 gün 22 gece süren savaş sonucunda Yunan ordularına karşı yeni bir zafer kazandı. Bu başarısı üzerine Mustafa Kemal'e orduda en büyük rütbe olan mareşallikle birlikte Gazi unvanı verildi. Sakarya Meydan Savaşı adı ile tarihe geçen bu savaşta ordumuzun gücü dünyaya bir kez daha tanıtıldı.

Artık düşmanı yurdumuzdan atacak son ve kesin savaşın hazırlıkları başlamıştı. Bu amaçla bütün yurttaşlar savaşa hazırlandı. Kadınlar, dedeler, nineler, kağnılarla cepheye silah ve yiyecek taşıdılar. Birliklerimiz düşmanı can evinden vurmak için yerlerini aldılar.

Bu sırada Yunan ordusu Afyonkarahisar bölgesine çekilmişti. Yetkili kişiler Yunanlıların hazırladığı siperlerden geçme olanağının bulunmadığını, bu nedenle Türklerin Yunanlıları yenmesinin söz konusu olamayacağını ileri sürüyorlardı. Ancak bu uzmanlar ulusal bir davaya inanmış insanların ne denli güçlü olabileceğini hesaba katmıyorlardı. Hazırlıklarını bitiren ordumuz, 26 Ağustos 1922 sabahı çok erken saatlerde yeri göğü titreten topçu ateşiyle saldırıya geçti. Çok kanlı çarpışmalar oldu. Atatürk'ün yönettiği bu savaşa tarihimizde Başkomutanlık Meydan Savaşı denir. Düşmanlar erlerimizin kahramanca saldırısına dayanamadılar. Ellerindeki silah ve cephaneyi bırakarak canlarını kurtarmak için kaçtılar. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül günü ordumuza ; "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!.." emrini verdi. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın başarıya ulaşması özlemiyle yanıp tutuşan kahraman erlerimiz kaçan düşmanın ardından gece gündüz demeden hızla ilerledi. 9 Eylül sabahı birliklerimiz İzmir'e girdi. Yabancı bayrakların dalgalandığı yerlere bayrağımız çekildi. Düşmanların çoğu limanda bulunan savaş gemilerine binerek kaçtılar. Kalanlar tutsak edildi. Böylece Kurtuluş Savaşımız bitti.

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULMASI

 

Bundan sonra Mustafa Kemal Paşa Ankara'ya gelerek yüzyılların ihmali sonucu geri kalmış yurdumuzun, bayındır bir ülke olması için gerekli çalışmalara başladı.

Öncelikle ulusa ve yurda artık zarardan başka bir şey vermeyen padişahlığı kaldırdı. Son padişah Vahdettin, ordumuzun zaferini öğrenince düşmanla birlik olup yurttan kaçmıştı. 1 Kasım 1922 günü altı yüzyıldan beri yurda ve ulusa egemen olan Osmanlı saltanatı tarihe karıştı.

24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile tüm uluslar Türk'ün zaferini kabul etti. Artık Türk ulusunun yönetim şeklinin kesin olarak belirlenmesi zamanı gelmişti. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının isteği ile Büyük Millet Meclisi 29 Ekim 1923 günü alkışlar arasında Türkiye'nin devlet şeklini Cumhuriyet olarak kabul etti. İlk Cumhurbaşkanlığına da Mustafa Kemal seçildi. O tarihte 42 yaşındaydı. Ulusu, O'nu yüce yere getirmiş böylelikle O'na olan borcunu ödemek istemişti.

Padişahlığın kaldırılmasından sonra 3 Mart 1922 günü Halifelik kaldırıldı.

Bundan sonra Mustafa Kemal, yurdun bayındırlığı ve ulusumuzun yücelmesi için hukukta, ekonomide, sosyal alanda inkılaplar yaptı.

Genç yaştan beri cephelerde güç koşullar içinde yaşayan Atatürk'ün sağlığı gün geçtikçe bozulmaya başladı. Hasta olduğu günlerde bile hiç dinlenmeden devlet ve yurt işlerinde çalışması onu büsbütün yıprattı. Hastalığı artınca İstanbul'a gitti. Orada Savarona yatında kaldı. Devlet işlerini buradan yürütüyordu. Zaman zaman da gemi ile geziler yapıyordu. Ancak hastalığı günden güne artıyordu. Çok istediği halde Cumhuriyet'in 15. Yıldönümü törenlerinde hazır bulunmak için Ankara'ya gidemedi.

8 Kasım gecesi komaya girdi. 9 Kasımda da aynı durum sürdü. Yabancı ülkelerden gelen doktorlar da Türk meslektaşları gibi O'ndan ümitlerini kestiler. 10 Kasım sabahı "Saat Kaç ?" diye sordu. Bu Atatürk'ün son sözleri oldu. Saat dokuzu beş geçiyordu. Atatürk ölmüş, onunla birlikte tarihin en büyük askeri, devlet adamı, devrimcisi göçüp gitmişti. Atatürk'ün ölüm haberi tüm yurtta ve dünyada büyük bir acı yarattı. Bayraklar yarıya indi. Yurtta yas ilan edildi.

İstanbul halkı Dolmabahçe Sarayı'ndaki tabutu önünden günlerce hıçkıra hıçkıra geçti. 19 Kasım günü Saray'dan alınan tabut törenle Yavuz zırhlısına getirildi. 20 Kasım günü Ankara'ya getirilen cenaze Büyük Millet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. Ankaralılar sevgili Ata'nın önünden gözyaşı dökerek geçtiler. 21 Kasım günü Atatürk'ün cenazesi geçici olarak kalacağı Etnoğrafya Müzesi'ne kondu.

10 Kasım 1953 günü Atatürk 'ün naaşı, yapımı biten Anıtkabir'e uğruna yaşamını adadığı sevgili yurt topraklarına verildi.

Yurdumuzun kurtarıcısı, devletimizin kurucusu Atatürk eserleri, kişiliği ve ilkeleri ile gönüllerimizde yaşıyor.

 

ATATÜRK'ÜN İNKILAP VE İLKELERİ

 

                Atatürk döneminde gerçekleştirilen köklü değişikliklere Atatürk İnkılapları (Devrimi) denir. Atatürk devrimleri ileriye, güzele, iyiye doğru yapılan köklü değişikliklerdir. Atatürk'ün dünya görüşünü oluşturan temel inançlar da Atatürk ilkeleridir. Atatürk devrim ve ilkeleri bir bütündür. Bu bütün, çağdaş uygarlığa ulaşmayı amaçlar.

 

ATATÜRK İNKILAPLARI

 

Atatürk  inkılapları ile çağdaş bir devlet niteliğine kavuştuk. Dünyada saygınlığımız arttı. Yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Tarımın modernleşmesinde devlet öncü oldu. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Sonunda ülkemiz bayındır oldu. Ulusumuz zenginleşti.

Siyasal Alanda Yapılan Değişiklikler :

Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde 1919 yılında başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız 1922'de tamamlandı. Osmanlı Devleti yöneticileri bu savaşın önderleri hakkında ölüm fermanları imzalamaktan çekinmediler. Kurtuluş Savaşı bittiği zaman bir yanda Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yanda Osmanlı Saltanatı vardı. Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922 günü kabul ettiği bir yasa ile tarihimizde saltanat dönemi kapandı. Yeni bir dönem başladı. Osmanlı Saltanatının kaldırılmasından sonra 1921 Anayasası'nda değişiklikler yapıldı. 29 Ekim 1923 günü Türkiye Devleti'nin hükümet şeklinin Cumhuriyet olduğu kabul edildi.

Cumhuriyetin ilanı ile tarihimizde Cumhuriyet Dönemi başladı.

Hukuk Alanında Yapılan Değişiklikler :

Cumhuriyet öncesinde yargı işleri din adamları tarafından görülürdü. Kadı adı verilen yargıçlar din kurallarına göre karar verirdi. Hukuk alanında yapılan değişiklikle eski mahkemeler kapatıldı. Eski yasalar yürürlükten kaldırıldı. Uygar ulusların yasaları örnek alınarak boşanma, miras, ceza hukuku yeniden düzenlendi. Hukuk devrimi ile kadın - erkek arasında eşitlik sağlandı. Miras konusunda kadın ve erkek eşit pay almaya başladı. Kadınlar da erkekler gibi seçme ve seçilme hakkına kavuştu.

Eğitim Alanında Yapılan Değişiklik :

Osmanlı Devletinde eğitim sistemi dinseldi. Mahalle okulunu bitirenler isterlerse öğrenimlerini Medreselerde sürdürürlerdi. Medreselerde genel olarak dini bilgiler öğretilirdi. Bu öğrenim kurumlarında tekniğe, bilime önem verilmezdi. Medreselerin yanı sıra İmparatorluğun devlet işleri için kurulmuş Enderun adlı Saray Okulu vardı. Çok sonraları Tanzimat Döneminde Ortaokul dengi Rüştiye, Lise dengi İdadi ve Sultani okulları açıldı. Daha sonra Tıp, Harp Okulu, Mülkiye Okulları kuruldu.

Cumhuriyet döneminde dine bağlı eğitim sistemine son verildi. Eğitim kurumlarında bilimsel yöntem ve ilkelere dayalı eğitim çalışmaları başladı. Tüm okullar bu ilkelere göre yeniden örgütlendi.

Atatürk eğitime, öğretime çok önem verdi. Bilgisizliği kısa yoldan çözmek, okuma yazmayı kolaylaştırmak amacı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Alfabe Yasası'nı kabul etti. Bu alfabe ile okuma yazma öğrenilmesi için Ulus Okulları açıldı. Bütün yurtta okuma yazma öğrenme çalışmaları başladı. Atatürk, Ulus Okullarında Başöğretmen olarak dersler verdi.

Harf değişikliğini, dilde özleşme izledi. Arapça ve Farsça sözcüklerden oluşan Osmanlıca yerine Türkçe konuşulup yazılmaya başlandı. Atatürk Türk Dili'nin benliğine kavuşma çalışmalarını yürütmek amacı ile 12 Temmuz 1932 tarihinde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdu. Dilimiz yabancı sözcüklerden arındı.

Ekonomik Alanda Yapılan Değişiklikler :

Lozan Barış Antlaşması ile yabancı uyruklulara tanınan kapitülasyon ayrıcalıkları kaldırıldı. Ülkemiz kendi zenginlik kaynaklarına sahip çıktı. Her alanda devlet öncülük etmeye başladı. Bankalar, fabrikalar kuruldu. Modern tarım çalışmalarına başlandı. Yollar, özellikle demiryolları yapımında büyük çaba gösterildi. Böylece yurdun en uzak yerlerine ulaşma olanağı hazırlandı. Ekonomik bağımsızlığımız kazanıldı. Ekonomik alanda sağlanan bu başarılar sonucu yurdumuz bayındırlaştı. Ulusumuz zenginleşti. Halk için ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırıldı. Çağdaş vergilendirme yöntemleri uygulanmaya başlandı.

Sosyal Alanda Yapılan Değişiklikler :

Atatürk, ulusumuzun uygar uluslar düzeyine ulaşması için, sosyal alanda da köklü değişiklikler yaptı. Yeni okullar açtı. Hastaneler, dispanserler kurulmasını sağladı. Güzel sanatların gelişmesi için gerekli girişimlerde bulundu. Konservatuar kuruldu. Stadyumlar, spor alanları, kapalı spor salonları yapıldı. Uygar bir toplum için gerek duyulan tüm sosyal kurumlar Atatürk döneminde açıldı.

Ölçü Birimlerinde Yapılan Değişiklikler :

Atatürk dünya ile ilişkilerimizi düzenli yürütmek için ölçü birimlerinde değişiklikler yaptı.

Uzunluk ölçüsü birimi olarak arşın, endaze; ağırlık ölçüsü birimi olarak okka, dirhem gibi ölçüleri kaldırarak bugün kullanmakta olduğumuz ölçü birimlerini kabul etti.

Yurdumuzda daha önce takvim Hicri takvime göre düzenlenmişti. Buna göre dünyanın kullandığı takvimle aramızda 580 yıl kadar bir farklılık vardı. 1 Ocak 1926 tarihinden sonra bizde de Miladi takvim kullanılmaya başlandı. Eskiden ülkemizde ezani saat kullanılıyordu. Bu saat uygar ülkelerin kullandığı saate uymuyordu. Takvimde olduğu gibi saatler arasındaki bu uymazlık büyük karışıklıklara neden oluyordu. Bunları ünlemek için takvimle birlikte bugünkü kullandığımız saat kabul edildi.

Hafta tatili Cuma'dan  Pazar gününe alındı.

 

ATATÜRK İLKELERİ

 

Atatürk'ün dünya görüşünü oluşturan temel inançlarına Atatürk ilkeleri denir. Atatürk ilkeleri bir bütündür. Başlıcaları şunlardır :

Cumhuriyetçilik :

Cumhuriyet, halkın halk tarafından yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde egemenlik ulusundur. Ulus egemenlik hakkını ve yetkisini temsilcileri aracılığıyla kullanır. Halkın temsilcileri Büyük Millet Meclisi'ni oluşturur. Ülkeyi bu meclis yönetir. Yönetimi bu meclis denetler. Atatürk, belirli kişi, topluluk ve ailenin ülke yönetiminde söz sahibi olmasını doğru bulmazdı. Bu amaçla saltanat yönetimini kaldırarak 29 Ekim 1923'te Cumhuriyeti ilan etti.

Halkçılık :

Cumhuriyet yönetimi halkçılık ilkesinin benimsenmesi ile yerleşir. Halkçılık, halkın genel mutluluğunu düşünmektir. Halkçılık ilkesi halkımızın sosyal, kültürel, ekonomik yönden gelişip güçlenmesini amaçlar.

Laiklik :

Cumhuriyetten önce ülkemiz din kurallarına göre yönetilirdi. Devleti ilgilendiren önemli konularda din adamlarının onayı gerekirdi. Din adamları Müslüman olmayan bilim adamlarının buluşlarını, yeniliklerini benimsemezlerdi. Bunlara karşı çıkarlardı. Bu nedenle Osmanlı imparatorluğu önceleri durakladı. Sonra geri kaldı. Dinin devlet işlerine karıştırılması yurdumuza yeniliklerin girmesini geciktirdi. Atatürk din ve devlet işlerini birbirinden ayırdı. İnsanların dini inançlarında, ibadetlerinde serbest olduğunu belirtti. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına Laiklik denir.

Devletçilik :

Bu ilke ekonomik kalkınmada devlete büyük görevler yükler. Atatürk sosyal, kültürel, ekonomik alanda kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için devletin büyük masraflar isteyen konularda öncülük etmesini isterdi. Bu amaçla yurdun birçok yerinde hava alanları kuruldu. Devlet eliyle Bursa'da Merinos, Nazilli'de Bez fabrikası, Uşak'ta Şeker fabrikası açıldı. Demir - Çelik sanayiinin geliştirilmesi amacı ile Karabük Demir - Çelik fabrikası, madenlerimizin işletilmesi için Etibank kuruldu. Devlet eliyle limanlar yapıldı. Türk Hava Yolları kuruldu. Yurdumuzdaki demiryolları devlete mal edilerek genişletilmeye, işletilmeye başlandı.

Milliyetçilik :

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın çıkış noktasını oluşturur. Atatürk'ün bu ilkesi dünyada ezilen ulusların kurtuluşuna ışık tutmuştur. Atatürk'ün milliyetçiliği kültür ve düşünce birliği temeline dayanır. Ulus bireylerinin tasada ve kıvançta bir ve beraber olmalarını ön görür. Atatürk yurt ve dünyada barış ülküsüne bağlı bir önderdi.

İnkılapçılık :

İnkılap ; ileriye, güzele, iyiye doğru yapılan köklü değişikliklerdir. Bu amaçla Atatürk bir dizi değişiklikler yapmıştır. Değişen, ilerleyen dünyamızın gerisinde kalmamak için ilerlemek zorundayız. Sonsuza doğru durmadan ilerleyeceğiz. Atatürk inkılaplarının bekçisi, ilkelerinin savunucusu bizleriz. Atatürk ilkelerini korumak ve kollamak ulusal bir görevdir.

ATATÜRK VE HALK

 

Atatürk, tam bir halk adamıydı ve asıl kuvvet kaynağının halk olduğu inancında idi.

Cumhuriyetimizin 3. Yıldönümünde Ankara şehri, köylerden ve kasabalardan gelen halk ile dolmuştu. Tribünlerde geçit resmini selamlayan Atatürk'ü kadın, erkek bütün halk çılgınca alkışlıyordu. Atatürk, tribünden ayrılacağı sırada halk ile arasındaki asker kordonunun kaldırılmasını emretti, yaverini yanından uzaklaştırdı, halkın içine girdi. Ellerini halktan iki vatandaşın omuzlarına dayamış, adeta kendinden geçmiş ilerliyordu. Halk onu incitmemek için arada bir boşluk bırakmıştı. Hayli gittikten sonra :

--- Artık otomobile binseniz dediler :

uyanır gibi oldu. Yanındakine :

--- Sen belki ömründe sevmemişsindir; fakat hiç sevildin mi ? dedi. Bundaki zevk hiç bir şeyde yok. Hele aşkın Türk Milleti olursa. Beni bu zevkten biraz daha ayırmayın.

Taşhan'ın önüne kadar böyle, halkın kucağında geldi.

Cumhuriyetin 12. Yıldönümü için birçok döviz hazırlanmıştı. "Atatürk  bizim en büyüğümüzdür.", "Atatürk bu milletin en yükseğidir."," Türk milleti asırlardan beri bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı." Gibi Döviz listesini gözden geçiren Atatürk hepsini çizdi, yalnız şunu yazdı :"Atatürk bizden biridir."

Atatürk der ki :"Millet sevgisi kadar büyük bir sevgi yoktur." İstiklal Savaşında benim de milletime yaptığım bazı hizmetler olmuştur sanırım. Fakat bunlardan hiç birini kendime mal etmedim. Yapılanların hepsi milletin eseridir, dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.

Geçmişte medeniyetler kurmuş bir soyun çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Yarıda bırakılmış daha bir çok büyük işlerimiz vardır. Ben arkadaşlara şunu tavsiye ederim. Şahsınız için değil, kendisinden olduğunuz millet için çalışınız.

 

Falih Rıfkı ATAY

             (Babamız Atatürk, 1955)

 

ŞİİRLER

 

 

ATATÜRK'ÜN RESMİ

 

Kürsünün üstünde bir resim;

Gözleri denizlerden mavi,

Bakışları güneşlerden sıcak.

Bu resimle başlar bizim günümüz,

Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.

Öğretmenimiz kürsüde

Verdiği dersi

Dinler bizimle birlikte,

Atatürk'ün resmi.

Çalışkanız çünkü

Çalışınca,

Bakarız. Atatürk güldü.

Bir yanlışlık yaparsak,

Bulutlanır gözleri,

Anlarız Atatürk üzüldü.

                             Behçet NECATİGİL

 

MUSTAFA KEMAL

 

Mustafa Kemal'i gördüm düşümde,

Daha, diyordu.

Uğruna şehit olasım geldi hemen

Sabaha, diyordu.

 

Al bir kalpak giymişti al,

Al bir ata binmişti, al,

Zafer ırak mı ? dedim,

Aha, diyordu.

                           Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

 

 

ATATÜRK

 

Yapraklar dökülür kasımlarda,

Yeller uğuldar vadilerde, ne çıkar,

Bir özgürlüksün çağlara en güzelinden,

Sen bayrak bayrak fikirsin,

Ölüşün diriliştir yeniden.

Başak saçlarında Anadolu'm,

Gözlerinde yurdumun denizleri,

Sen yarınlara uzanmış ışık,

Savaşta kartal, barışta defne çelengi,

Sen sonu yenmiş zamansın.

Sende çarpar, sende düşünür Türkiye'm,

Sende büyür kucaklar,

Ulusun beyni, toprağın yüreği,

Kemal Paşam, Atatürk'üm !

Sen mayıslarda doğan güneş,

Evrenimin sabahı, damarımın kanı,

Sen mavilerde yeşeren yapraksın,

Bir yolsun sevgi, sevgi

Sen her mevsimde açan baharsın !

                                            M.Güner DEMİRAY

 

 

 

 

 

 

ATATÜRK GÜLÜMSEDİ

 

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Biz sınıfa girince

Dağıldı kara bulutlar

Açıldı gonca.

 

Baktı ki okul yenidir

Siz yenisiniz, düşünceler yeni

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Saklıyamadı sevincini.

 

Baktı ki gençsiniz, bilgili

Eğitiyorsunuz yolunca, yöntemince

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Sevindi onca.

 

Baktı ki karışmış aramıza,

Çiziyorsunuz yolu,

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Gözleri dolu dolu.

Anlaşılan bütün yaz.

Atatürk gözünü kırpmamış,

Çünkü boşmuş sıralar,

Çünkü harf okunmamış.

 

Kapkara bulutlar inmiş

Işıklı gözlerine.

Bora gibi, fırtına gibi Atatürk'üm

Sanırım yönelmiş bilgisizliğe.

 

Ama baktı ki gün doğmuş,

Bir koşu varmışız okula

Özlemle açılmış kitaplar,

Bir iştah, kızda oğlanda.

 

Baktı ki zil çalmış,

Sınıfa girmişsiniz

Bütün bakışlar sizde

Günaydın demiş.

 

Derse başlıyorsunuz

Sımsıcak bir sevgi gözlerinizde.

Baktı ki Türkiye'si Türkiye'miz

Aydın ufuklarda yürüyor hızla.

 

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Övünüyor bizle.

Dağıldı kara bulutlar

Biz sınıfa girince.

 

Atatürk gülümsedi öğretmenim

Kürsüde kendini görünce.

                                            Talat TEKİN

 

 

 

ATATÜRK'TEN SON MEKTUP

 

Siz beni halâ anlamadınız

Ve anlamayacaksınız çağlarca da…

Hep tutturmuş "Yıl 1919, Mayıs'ın 19'u diyorsunuz

Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övüyorsunuz.

Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,

Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

 

Bırakın o altın yaprağı artık,

Bırakın rahat etsin anılarda şehitler.

Siz bana, neler yaptınız ondan haber verin.

Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin ?

Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil,

Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

 

Bana, muştular getirin bir daha,

Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan…

Kuru söz değil, iş istiyorum sizden anladınız mı ?

Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı ?

Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil,

Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

 

Halâ, o, acıklı ağıtlar dudaklarınızda,

Halâ oturmuş, 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz.

Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın !

Uluslar, fethine çıkıyor, uzak dünyaların…

Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil,

Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

 

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız ;

Laboratuarlarda sabahlayın, kahvelerde değil.

Bilim ağartsın saçlarınızı… Kitaplar…

Ancak, böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar…

Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil,

Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

 

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü…

Görüyorum ki, halâ aynı yerdesiniz, hiç ilerlememiş,

Birbirinize düşmüşsünüz, halka eğilmek dururken.

Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen ?

Mustafa Kemal'i anlamak itişmek değil,

Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

 

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla

Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla.

Bu vatan, bu canım vatan, sizden çalışmak ister,

Paydos övünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter !

Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil,

Mustafa Kemal ülküsü, sadece söz değil.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ATATÜRK DİYOR Kİ :

 

·         Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir.

·         Cumhuriyeti biz kurduk, fakat sizler yaşatacaksınız.

·         Her gelişmenin ve kurtuluşun anası hürriyettir.

·         Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeter.

·         Öğrenciye her ne yaşta olursa olsun geleceğin büyüğü gözü ile bakmalı ve öyle davranılmalıdır.

·         Okul genç kafalara, insanlığı, saygıyı, ulusu ve ülkeyi sevmeyi, bağımsız yaşamayı öğretir.

 

 

 

ÇOCUK KİTAPLARI HAFTASI

( Kasım Ayının İkinci Haftası )

 

Kitap bize bilmediklerimizi öğretir. Görmediğimiz yerleri tanıtır. Kitap okunduğu zaman göze, dinlendiği zaman kulağa seslenir. Kitaplar zamanımızı değerlendiren birer sevgili arkadaştır. Kitaplarla arkadaşlık küçük yaşta başlarsa bu güzel alışkanlık büyüyünce de sürer gider. Kitaplar doğruyu, güzeli, iyiyi, yararlıyı bulmamıza yardım eder. Kitaplar yaşamı sevdirir. Dünyayı güzelleştirir. İçimizi aydınlatır. Yazarlar, kitaplar aracılığıyla binlerce, yüz binlerce insana seslenirler. Yazarın düşünceleri kitaplar aracılığıyla ülkeden ülkeye yayılır. Bilgiler en uzak yerlere ulaşır. Yazarla okuyucu arasında bir bağ kurulur, bir yakınlık sağlanır.

Kitapların satıldığı yere kitapevi, konulduğu yere kitaplık denir. Herkesin yararlanması, okuması, başvurması için kurulan ve içinde kitaplar bulunan yere kütüphane denir.

Amerikan İzcileri Kitaplık Yöneticileri ilk kez 1917 yılında bir kitap haftası düzenlemeyi önerdiler. Aydınlar, yazarlar, yayıncılar önerinin benimsenmesi için çalıştılar. Bu çalışmalar sonucu Kasım ayının ikinci haftası dünyanın bir çok uygar ülkesinde Kitap Haftası olarak kabul edildi. Bu hafta daha sonra bizde de Çocuk Kitapları Haftası olarak kutlanmaya başladı.

Kitap Haftası içinde, kitap sergileri düzenlenir. Kitap siparişleri mektuplarının nasıl yazıldığı öğretilir. Arkadaşlar birbirlerine kitap armağan ederler. Kitapsever öğrenciler hafta içinde kitaplıklarına çeki düzen verirler.

Kitap sevgisini bir yazarımız şöyle anlatıyor. "Dünyada hiç bir dost, insana kitaptan daha yakın değildir. Sıkıntımızı unutmak, donuk hayatımıza biraz renk, ışık vermek, daracık dünyamızda bulamadığımız şeyleri yaşamak için tek çaremiz kitaplara sarılmaktır. Düşünüyorum da, şu dünyada kitaplar yok oluverse, yaşamak ne denli güçleşir, çekilmez bir ağırlık olur. Dünyamızı nasıl insansız düşünmezsek, insanı da kitapsız düşünemeyiz. Beyinde, düşüncenin kıvılcımının parladığı ilk andan beri, insan düşündüğü ve duyduğunu türlü şekillerle, eline ne geçirdiyse ona yazmaktan, çizmekten kendini alamamıştır. Okuyan kişi için kitaplığın yanı başından daha rahat bir yer olabileceğini sanmıyorum. Ben kendi hesabıma, kitaplarım arasında duyduğum rahatlığı hiç bir yerde duyamamışımdır.

Odamdan dışarı çıktığım zamanlar, yanıma küçük bir kitap almayı hiç unutmam. Ne olacağı bilinmez ki. Kalabalık içinde insanın içine ansızın bir yalnızlık çökebilir."

 

KİTAP TÜRLERİ

 

Kitapları türlerine göre çeşitli gruplara ayırabiliriz.

Başvuru Kitapları : Bu gruba giren kitaplar bize değişik, çeşitli yararlı bilgiler verirler. Sözlükler, ansiklopediler, yazım kılavuzları gibi. Başvuru kitaplarının konuları kısa sürede bulunabilsin diye çoklukla harf sırasına göre hazırlanır.

Bilgi Kitapları : Bunlar öğretici kitaplardır. Bize bilmediğimiz konularda yeni bilgiler verirler. Yeni bilgiler, düşünce ufkumuzu genişletir. Bilgili insanlar daha doğru kararlar verirler. Ders kitaplarımız bilgi kitaplarıdır. Doğru bilgi kitaplarını dikkatle okumalıyız.

Meslek Kitapları : Belirli meslekler için hazırlanmış kitaplardır. Mesleğinde daha başarılı olmak isteyenler bu tür kitaplardan yararlanırlar.  Meslek kitaplarından oluşan kütüphaneler de vardır.

Edebi Kitaplar : Romanlar, öyküler, masallar, gezi ve şiir kitapları, anılar bu gruba girer. Bu kitaplar kolay okunur. Okuyanı dinlendirir, düşündürür, duygulandırır.

Çocuk Kitapları : Çocuklar için yazılan yapıtlara çocuk kitabı denir. Çocuk kitapları çocuklara bilgi verir. Çocukların duygu, düşünce dünyasını geliştirir.

 

 

CANIM KİTAP

Aşağıda okuyacağınız parça bir öğrenci

kitaplığının nasıl oluşturulduğunu ve

kitap sevgisinin insana kazandırdığı

güzellikleri anlatıyor.

 

Bir sürü kitabım oldu. Küçük kitaplığımın raflarını doldurdular. Hepsini seviyorum. Sevilmez mi ? Kitap bu. Hele en güzeliyse…

Önce öğretmenimin önerdiklerini aldım. Okudum. Bende okuma merakının geliştiğini gören annem, babam, ağabeyim, akrabalardan bazıları, fırsat buldukça kitap armağan ettiler. Bunlara bir-iki yaş günümde arkadaşlarımın verdiklerini de eklersek, varın siz hesap edin ne kadar çoğalmış.

Hepsini okuyamadım. Birden yığıldılar. Ama büyük bir hızla okumayı sürdürüyorum. Yakında bitireceğim. "Püsküllü Deve"yi, "Kel Güvercin"i bir solukta okudum. Daha hangi birini sayayım size ? "Aziz Dede'den Masallar"ı mı? "Şeytan Çekiçleri"ni mi? "Sakarca"yı, "Yonca Kız"ı, "Tomcik ile Bilek"i mi? "Küçük Prens"i, "Dağdaki Kaynak"ı, "Şeytanın Altınları"nı mı? Hangisini sayayım?.. Benim kitaplarım hep çiçek kokar. Renk renk güzellik kokar. Barış ve sevgi yayılır onların ortamından. Belki bu yüzden, kitaplarımla birlikte evimizde daha güzel bir dünya oluştu. En güzeli, ben daha anlayışlı, daha bir içten, daha bir seven ve sevilen biri oluverdim. Kuşlarla, kelebeklerle, ağaçlarla, bulutlarla dost olmak, onları bizim "insan" yaşamımızla bütünleyerek değerlendirmek ne zevkli, ne yararlı bir oyunmuş meğer!.. Ben dostluğun ve arkadaşlığın bu denli kıvanç verici olduğunu daha önceleri bilmezdim. Oysa kitaplarımla, oradaki kahramanlarla birlikte yaşayarak öğrendim hepsini. Kötülerle uyarınca savaşmayı, iyilrle bütünleşmeyi onlarla birlikte öğrendim.

Kitapsız bir evren düşünemiyorsam, henüz kitap okumamış kardeşlerim beni bağışlasınlar; çok doğru söylüyorum. Azıcık zorlayın kendinizi, başlangıçta güç gelse de, bir alıştınız mı, o güzelim sayfalardan kendinizi alamazsınız. Bunda payım olursa büyük kıvanç duyarım. Hemen başlayın okumaya.

 

Celal ÖZCAN

            Başarı Dergisinden

 

ŞİİRLER

 

KİTAPLAR

İçi bilgi doludur,

Kafamızın süsüdür,

Hep okuyalım kitapları,

Adam olmanın yoludur.

 

Yolun aydınlığını,

Kitaplar gösterir bize,

İçimizin karanlığını,

Atarak, bizi çıkarır düze.

 

Hediyeniz kitap olsun,

Kafalara bilgi dolsun,

Kitapları ezip, bozmayalım,

Kuşaktan kuşağa kalsın.

 

Okuyan millet yükselir,

Biz de okuyarak yükselelim,

Atatürk'ün isteği bu,

Milletçe geri kalmayalım.

Fethi BOLAYIR

KİTAP DİYOR Kİ

Mini mini çocuklarım

En değerli varlıklarım

Sayfam dolu bilgilerle

Sizi candan kucaklarım.

 

Çalışmaktan hiç yılmayın,

Derslerden geri kalmayın

Tekrar tekrar okuyun da

Çözümlerde yanılmayın.

 

Çok okuyan, çok şey bilir,

Çalışkanlar hep sevilir,

Uzaydaki yıldızlara

Üstün teknikle gidilir.

 

Sen ki bir Türk çocuğusun

Ulusun tek umudusun.

Eğer çokça çalışırsan

Ömür boyu hep mutlusun.

İbrahim ŞİMŞEK

KİTAP

Okumayı, yazmayı

Gördüm, öğrendim senden.

Büyükleri saymayı

Yine sensin öğreten.

 

Sende bilgi, görgü var,

Sende bütün gerçekler.

Sayfalarını açar,

Okurum birer birer.

 

Doğruluk ve güzellik

Senin yolun insana.

Bize sensin üstelik,

Öğretmen, baba, ana.

 

Seni temiz tutarm,

Kirletmem hiç bir zaman.

Esirgerim, okşarım,

Usanmam okumaktan.

İ. Hakkı TALAS

CAN KARDEŞİM KİTAP

Gel benim can kardeşim,

Gel güzel kitabım gel!

Senden başka dünyada

Hiç bir şey değil güzel.

 

Seninle oynayalım,

Seninle gülelim gel!

Seninle yerde, gökte

Gezip eğlenelim, gel!

Mehmet Necati ÖNGAY

 

 

          KİTAP

İnsana yararı çok,

Kitaptan iyi şey yok,

Öykü, masal ve şiir,

Yazılmış bizler için.

 

Atasözü, bilmece,

Okurum gündüz gece,

Küçük olsa da yaşım,

Bilgi ile dolar başım.

 

Kitabımı yıpratmam,

Kirletmem, yere atmam,

Onları koruyorum,

Çünkü çok seviyorum.

Ali Osman ATAK

 

 

              KİTAPLARIM

Ben çok severim kitaplarımı,

Onlardır en iyi arkadaşım.

Bütün bu irili ufaklı harfleri

Ben hep onlardan öğrendim.

 

Onlar yazmasaydı nereden bilecektim

Dünyanın yuvarlak olduğunu?

Nasıl yüzdüğünü vapurun?

Başkası söylese inanmazdım.

Yağmur yağdırdığına şu bulutun.

 

Hiç sevmez olur muyum kitaplarımı?

Hepsi güzel resimlerle süslüdür.

Biri hayvanları tanıtır,

Öbürü masallar anlatır bana.

Kimi ağlatır, kimi güldürür.

Hepsi bir şeyler söyler insana!

Şükrü Enis REGÜ

 

 

 

GÜZEL SÖZLER

 

·        Kitapsız büyüyen çocuk, susuz ağaca benzer.

·        Kitaplar hiç aldatmayan dostlardır.

·        Bir insanın değeri okuduğu kitaplarla belli olur.

·        Kitap aklın ilacıdır.

·        Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.

·        Beden eğitimi vücut için ne ise, okumak da beyin için odur.

·        Kitap sevgisi, sevgilerin en güzelidir.

·        İnsanlar ölür, kitaplar ölmez.

·        Uygarlık yapısının temeli kitaptır.

·        Kitaplar da dostlar gibi iyi seçilmelidir.

·        Kitap akıl öğreten bir dosttur.

 

İNSAN HAKLARI HAFTASI

( 1 Aralık ile başlayan hafta )

 

AÇIKLAMA – 1 –

 

insanlar arasında ırk, din, renk, yaş, cinsiyet ayırımı yapmadan sevgi, saygı, dostluk duygularını geliştirmek, insanın insan olmak haysiyeti ile sahip olması gereken hakların hepsine “ İnsan Hakları” denir.

İnsan hakları, kişiyi kendi özüyle yaşatacak kurallardır. İnsanın insana hükmetmesi, onu ezmesi insan onuruna yakışmayan ve kabul edilemeyecek bir davranıştır. Bu tür ayırımların yapıldığı toplumlarda kavga, çatışma, isyan eksik olmamıştır. İnsanlar arasında hak, eşitlik, adalet, özgürlük düşüncesi yaygınlaştıkça bu konuyla ilgili mücadeleler de artmıştır.

İnsanlara insan oldukları için sahip olmaları gereken bir takım hakların bulunduğu fikri ilk kez İngiltere’den ortaya atıldı.19. Yüzyılda Amerika ve diğer bir çok ülkelere yayılan bu fikir akımından sonra 1789 Fransız İhtilali Avrupa’da  insan haklarının kabul edilmesini ve uygulanmasını sağlamıştır.

Amerikan Cumhurbaşkanı Roosvelt ile İngiliz Başkanı Churcill tarafından imzalanıp duyurulan Atlantik Beyannamesinde insan hakları genişletildi. Bu beyannamede insanlara millet, inanç, ırk ayırımı gözetmeksizin herkes için eşit haklar konmuş ve yasaların korumasına verilmiştir.

24 Ekim 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün öncelikle amacı dünyada barışı ve güvenliği sağlamaktı. 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütü “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni kabul ve ilan etti.

İnsan Hakları Beyannamesi 30 maddeden oluşmuştur. Bu beyanname insana değer veren, özgürlük, eşitlik tanıyan duyurudur.

İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRİSİ

1.        Bütün insanlar hür ve eşit doğarlar. Akıl ve vicdan sahibidirler; birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar.

2.        Herkes ırk, renk, cins, din, siyasal ya da başka herhangi bir ayrılık gözetmeksizin, bildiride yazılı bütün haklardan ve özgürlüklerden yararlanma hakkına sahiptir.

3.        Yaşamak, özgürlük ve can güvenliği herkesin hakkıdır.

4.        Hiç kimseye işkence, zulüm, onur kırıcı ceza ya da işlem uygulanamaz.

5.        Yasalar önünde herkes eşittir.

6.        Hiç kimse yasalara aykırı olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz, sürülemez.

7.        Herkes davasının bağımsız bir mahkemede görülmesi hakkına sahiptir.

8.        Herkesin özel hayatı, ailesi, konutu ve haberleşmesi yasayla korunmalıdır.

9.        Evlilik çağına gelen her erkek ve kadın, hiçbir ırk, renk, din şartına bağlı olmaksızın evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir; aile, toplumun temel öğesidir. Toplum ve devlet tarafından korunma hakkına sahiptir.

10.     Herkes mal ve mülk edinme hakkına sahiptir.

11.     Herkesin düşünce, vicdan ve inanç özgürlüğü vardır.

12.     Herkesin çalışma, işini özgürce seçme ve işsizlikten kurtulma hakkı vardır.

13.     Herkesin eğitim hakkı vardır, ilk eğitim parasızdır.

14.     Kölelik ve kulluk yasaktır.

15.     Herkes nerede olursa olsun yasalar çerçevesinde korunur.

16.     Bütün insanlar Anayasaya uygun olarak yargı organına başvurma hakkına sahiptir.

17.     Bir suç işlemekten sanık olan herkese, savunması için gerekli bütün haklar sağlanmaktadır.

18.     Herkes dilediği devletin ülkesinde gezebilir, dilediği an terk edebilir veya ülkesine geri dönebilir.

19.     Herkes işkence karşısında yabancı bir ülkeye kaçabilir. Kaçtığı ülkede kendisine “Sığınmış İnsan” muamelesi yapılmalıdır.

20.     Her insan bir vatandaşlığa sahiptir.

21.     Her insanın düşünce, inanç ve din özgürlüğü vardır.

22.     Hiç kimse düşünce ve sözlerinden dolayı sorumlu tutulamaz.

23.     Herkes toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Hiç kimse bir derneğe girmek için zorlanamaz.

24.     Herkes doğrudan doğruya veya özgürce seçtiği temsilcilerle ülke yönetimine katılır.

25.     Kişinin sosyal güvenliğe kavuşturulması, uluslar arası işbirliği ya da devletin kaynaklarına uygun olarak gerçekleştirilir.

26.     Herkes dinleme, eğlenme, çalıştıktan sonra ücretli tatil yapma hakkına sahiptir.

27.     Herkes güzel sanatların her dalında çalışmak ve bu çalışmalara katılmak hakkına sahiptir.

28.     Bütün insanlar bu bildiride yazılı hak ve özgürlüklerin uygulanmasını sağlayacak bir sosyal düzeni hak etmiştir.

29.     Herkes bu bildirideki maddelere uyulmasının gerekli olduğunu kabul eder.

30.     Bu bildirinin hiç bir maddesinin, devlet, toplum ya da kişiler tarafından yok edilmesi için çalışma yapılamaz.

Her yıl 10 Aralık gününü de içine alan hafta “İnsan Hakları Haftası” olarak kutlanır. Hafta süresince kişi hakları belirtilir, insanca yaşamanın önemi anlatılır. İnsan sevgisinin herkese aşılanması sağlanır. İnsan haklarına saygı göstermeyen kişi ve milletler asla barışı sağlayamazlar.

 

AÇIKLAMA – 2 –

 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 10 Aralık 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirisini kabul etmiştir. 10 Aralık ile başlayan hafta Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde İnsan Hakları Haftası olarak kutlanır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, insan hakları konusuna tam bir tanım amaçlayarak hazırlanmıştır. Esas amaç, bu tanıma uyan insan haklarının hiçbir tereddüde meydan vermeden uygulanmasıdır.

İnsan hakları, kişiyi özü ile yaşatacak kurallardır. Bu kurallar, insanı insan yapan kurallar olarak da tarif edilebilir. İnsan hakları 10 Aralık 1948’de başlamış bir olgu değildir. Dünya kurulalı insana, insan haklarına saygı her çağda zamana uygun olarak gösterilmiştir. İnsanların kendi istekleri dışında yaşamak zorunda bırakıldıkları şartlara tarih boyunca rastlanmıştır. Kullara kulluk etmek, köle hayatı yaşamak, işkencelere maruz kalmak bu yaşantıya örnek olarak verilebilir. Bu olguların dayanılmaz olduğu dönemlerde insanlar hoşnutsuzluklarını bir şekilde ortaya koyma zorunluluğu hissettiler. Bu hoşnutsuzluklarını ortaya koyarak 1215 yılında İngiltere’de Kral John’a karşı haklarını savunmak amacıyla bazı istekler ortaya koydular. Ortaya konan bu kararlı tavır karşısında kral bir antlaşma metnini kabul etmek zorunda kaldı. Hazırlanan Özgürlükler Belgesi kabul edildi. İnsan hakları konusunda sözden öteye geçilmiş oldu. Artık insan hakları metne dökülmüş, insanların kısıtlanamayacak bazı hakları güvence altına alınmış oluyordu. İnsanların yaşayışlarında, hayati konularda eşit haklara sahip oldukları fikri 1776 yılında Amerika’da yayımlanan Bağımsızlık Bildirisi ile de pekişmeye başlamış oldu. İnsan hakları ile ilgili bir başka çalışma Fransız İhtilali zamanında yapılmış ve 1789 yılında İnsan Hakları Bildirisi yayımlanmıştır. Bütün bu çalışmalar insanların daha çağdaş yaşama isteğinin birer ürünüdür. Zamanında insan haklarının tam ve hiçbir ayrım yapmadan korunmaması bu zorunluluğu kaçınılmaz kılmıştır. Sözde var olması, tam uygulanmasını sağlamamıştır. Yapılan eksik uygulamalar, insanın insana yaptığı eziyetler insan kişiliğini zedeler olmuştur.

Bireysel karşı koymalar etkili olamamıştır. Bu sebeple tam bağımsız ülkelerde yaşayan insanların haklarının, artık devletleri yönetenlerin güvencesi altında olması fikri ağırlık kazanmıştır.

İnsan haklarını, insanın kendisi değil, yasalar, eşit olarak hiçbir ayrım yapmadan koruyacaktır.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen bildiri ile insanların daha bağımsız yaşamaları öngörülmüş, bu 30 maddelik bildiriye uyulması konusunda gerekli yasal düzenlemenin yapılması istenmiştir.

 

İNSAN HAKLARI

İnsanlığa önem verip,

Bu bildiride yayınlandı.

Bütün insanlık sevinip,

Derin uykudan uyandı.

 

O evrensel bildiride,

“İnsan Hakları” var, dinle,

bildiriyi okuyalım,

arkadaşım gel seninle.

 

“Tüm insanlar hür doğarlar,

Dil, din, ırk, renk bakımından,

Ayrı bile bulunsalar,

Kaybetmezler haklarından.”

 

“Köleliği” çirkin bulur,

“Özgür” olmayı savunur.

İnsanları sevdiğine,

Bütün dünyaya duyurur.

 

Çarptırılmaz hiçbir kimse,

İnsanlık dışı cezaya.

Karışamaz hiçbir kuvvet,

Ne almaya, ne satamaya.

Hasan ŞEN

İNSAN

Gelin yüzlü papatyalar

Kırın en güzel süsüdür.

Ondan daha güzeller var

Bu,gülen insan yüzüdür.

 

Yaz ağaca küpe takar,

Gümüş dere durmaz akar.

Akan sudan güzeli var

Bu, gülen insan yüzüdür.

 

Artık hava kararınca

Yuvasındadır karınca.

Ölüm menzile varınca

Yaşlanan insan gözüdür.

 

Ne solan çiçek,duran su,

Ne karıncanın uykusu.

İnsana ilk dokunan şu

Küsen insanın sözüdür.

İlhami Bekir TEZ

 

İYİLİK

İyi şeyler düşünüyorum dostlar

Sizin için iyi şeyler.

İnsan insanı sevmez de bu dünyada

Başka neyler ?

 

Bahar içinde bahar,

Sonra sevince döner kaygı

Üstünde yaşadığım toprak kadar

Dostlarım, size de saygı.

 

Sayılır odama bir uyku bitimi

Güvercin kanatlı iyilik.

Gün ışığı böldü bütün derdimi

Işığın içindeki geniş mavilik.

Recep BİLGİNER

TUTUM YATIRIM VE TÜRK MALLARI HAFTASI

( 12 – 18 Aralık )

 

insanların parasını, malını eşyalarını, zamanını ve sağlığını gerektirdiği gibi korumak ve kullanmasına tutumlu olmak denir. Tutumluluk hiçbir zaman cimrilik demek değildir.

Tutumlu insan eşyasını, malını düzenli ve temiz kullanır. Zamanını boşuna harcamaz. Kendisine ve çevresine yararlı işlerle geçirir gününü. Böylece kötü alışkanlıklardan da kurtulur. Mutlu ve güvenli olur.

Yalnızca kendimize ait olanı değil, elektriği, suyu, yiyecekleri, okulda kullanılan eşyaları, bize ait olmayan eşyaları kendimizinmiş gibi özenle korumalıyız. Topluma ve arkadaşlarımıza ait olan eşyalara zarar vermemeliyiz.

Tutum ve yatırım, ülkeler için de önemli bir konudur. Çünkü devletler de gelirleriyle giderlerini dengelemek zorundadır. Bir devlet eğer gelir ve giderlerini iyi ayarlarsa; gelir kaynaklarını iyi yatırımlarda kullanırsa kalkınır, zenginleşir ve hiçbir devlete bağımlı kalmaz.

Yurdumuz cumhuriyet döneminde yeni savaştan çıkmış bir ülke idi. Yurdumuzun her köşesi çok büyük zararlar görmüştü. Ellerinde bir şeyleri kalmayan halk yoksulluk içerisinde kıvranıyordu. Atatürk bu duruma çok üzülüyor ve bu durumdaki halka bir şeyler vermek istiyordu.

Atatürk 1923 yılında İzmir İktisat Kongresini topladı. Bu kongrede yurdun bağımsızlığının korunması, yerli mallar üretilmesi ve kullanılması kararlaştırıldı. Dönemin başbakanı İsmet İnönü 12 Aralık 1929 tarihinde T.B.M.M.’de bir konuşma yaptı. Konuşmasında ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularını anlattı.

12 Aralığı kapsayan hafta “Tutum Yatırım ve Türk Malları Haftası” olarak kutlanmaktadır. Cumhuriyet döneminde temelleri atılan kendi kendine yeter bir toplum olmadaki ilk adım bugün de devam etmektedir.

Tutum ve yatırım alışkanlığı küçük yaşlarda kazanılır. Ders araçlarını, giysilerini, harçlığını tutumlu kullanan çocuk bu güzel alışkanlığı büyüyünce de devam ettirir. Küçükken boşa akan su musluğu, gereksiz yanan lambayı kapatan çocuk bu güzel alışkanlığı büyüyünce de devam ettirir. Okul çağlarında zamanı iyi değerlendirme alışkanlığı kazanan insan bu huyundan vazgeçmez. O nedenle çocukları küçük yaşlarda tutumlu olmaya özendirmeliyiz.

Tasarruf  yapmak, milli kaynakların işletilmesi, yerli fabrikalar kurulması, paranın dış ülkelere gitmesini önlemek, temel tüketim maddelerini öz kaynaklardan karşılamak, ekonomimizi geliştirmek bu haftanın belli başlı amaçları içindedir.

Okullarımızda 12 – 18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bu haftada tutum, yatırım ve Türk malları hakkında bilgi verilir. Şiirler okunur, konuşmalar yapılır, skeçler ve oyunlar oynanır. Yerli mallarımız tanıtılmaya çalışılır.

Şiirler aşağıda

MEYVELERİMİZ-YEMİŞLERİMİZ

Portakal

Portakal tatlı serin

Başıdır yemişlerin.

Onda güneşin rengi,

Parlar gibidir sanki.

 

Elma

Elmayı bilmeyen kim?

Odur, en çok sevdiğim.

Rengi alev kırmızı,

Açar iştahımızı.

 

Armut

Armudu unutmayın,

Onu da baştan sayın.

Ne güzeldir kokusu,

İçi dolu ballı su.

 

Üzüm-İncir

Üzümle incir ikiz,

Onlardan vazgeçemeyiz,

Yaz güneşinde olmuş,

İçine şeker dolmuş.

 

Fındık-Badem-Ceviz

Fındıkla badem, ceviz,

Severek yediğimiz.

Üç arkadaş yemiştir,

Her tadan özlemiştir.

 

Kestane

Hoş değil mi kestane?

Alırsın tane tane.

Sırtlarını çizersin,

Kızgın küle dizesin.

Pişsin tatlı tatlı ye,

En güzel besin diye.

Bütün meyveler

Bu güzelim meyveler,

Bu güzelim yemişler,

Yurdumuzun malıdır,

Her yiyen kuvvet alır.

 

Çocuklar

Tutum haftası geldi,

Bizlere neşe verdi.

Yerli yemişlerimiz,

Hep birden dile geldi.

 

Elma

Amasya elmasıyım,

Meyvelerin başıyım.

Al sarı yanağım var,

Beni yersen kan yapar.

 

Armut

Ankara memleketim,

Koyu sarıdır rengim,

Isırınca pek yarar,

Yiyenlere can katar.

 

Üzüm

İzmir’in üzümleri,

Sevilmez mi arkadaş?

İnsanlara pek yarar,

Kurusu var yaşı var.

 

İncir

Tatlı Aydın inciri,

Pek güzel iri iri.

Hurma alma, incir al,

Ağzına aksın bal.

 

Fındık

Giresun zengin olsun,

Cebiniz fındık dolsun.

Kırılır çıtır çıtır,

Hem besler, hem ısıtır.

 

Ceviz

Cevizi de unutma,

Beslenmek zorundasın.

Pestiline sar da ye,

Kuvvet versin diyorsan.

 

Portakal

Portakal sulu sulu,

İçi vitamin dolu.

Adana, kozan, dörtyol,

Git ağaçtan ye bol bol.

 

Mandalina

Adımdır mandalina,

Sağlık veririm sana.

Pek sevimli meyveyim,

Bol bol yiyin bakalım.

 

Nar

Çiçek olur açılırım,

Mercan gibi saçılırım.

Hastaya nar sorulmaz,

Şurubuna doyulmaz.

 

Kestane

Kestaneyi istersen,

Kavurup da yersin sen,

İstersen suda haşla,

Onun tadı da başka.

Kayısı

Malatya kayısısı,

Yemişlerin nazlısı

Pestili de yapılır,

Yiyenler pek bayılır.

 

Şeftali

Bursa’nın şeftalisi,

Kilodur bir tanesi.

Şeftaliyi kim sevmez,

Tadına doyum olmaz.

 

Ayva

Sarı sarı rengim var,

Ne güzel de kokarım.

İstersen reçel yap ye,

İstersen kompostomu.

 

Çocuklar

Kutlu olsun hafta bize,

Meyveler geldi dile.

Hepinizi seveceğiz,

Güzel güzel besleneceğiz.

 

 
   
sesli şiirler  
 

Cengiz Cetik sesli siirleri
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol